4 Aralık 2013 günü Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı Silivri
Mahkemesi 5 gün sonra uygulamayı lütfen kabul etmiş ve 1729 günlük
esaretim 9 Aralık 2013’te sona ermişti.
Saat 19.00 sıralarında televizyondan altyazıyla
“Balbay tahliye” kararını okuyunca tek kişi
kaldığım koğuşta olağanüstü duygular içindeydim. Günlerden
pazartesiydi. Sıcak su günüydü. Leğende topuklarımla yıkadığım
çamaşırlar duruyordu. Rafta, masanın üstünde birkaç yüz kitap
vardı. Az sonra cezaevi müdürü geldi; demir kapıyı şangırdatıp
seslendi:
“Sizi şu andan itibaren burada tutamayız. Tahliye kararı ulaşır
ulaşmaz çıkarmamız gerekir. Hazırlanıp çıkın, eşyalarınızı sonra
aldırırsınız... Koğuşta kendi paranızla aldığınız her şeyi
götürebilirsiniz...”
Televizyon ve buzdolabını bundan mahrum olan koğuşlara
bağışladığımı bir dilekçe ile bildirip, cezaevi doktorunun sağlık
muayenesinden sonra dışarı çıktım...
*** Hapishane geleneği böyledir.
Tahliye derhal uygulanır.
Eren Erdem’in 7 Ocak günü duruşması vardı.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi oybirliğiyle o gün öğleden sonra
tahliyesine karar verdi.
Hepimiz sevindik...
Saat 17.00, Erdem çıkmıyor... 18.00 yok, 20.00 yok...
Saat 22.00 sıralarında bir üst mahkeme, 50 klasörlük dosyayı 15
dakikada okuyup, savcının yaptığı itirazı kabul edip, yakalama
kararı verdi. Cezaevine de talimat gitmişti:
“Mahkeme tahliye verdi ama, uygulamayın...”
Tahliye kararından sonra derhal bırakılması gereken Eren’e 6 saat
sonra “yakalama” kararı verildi.