Cumartesi günü Mersin Kitap Fuarı’nda, pazar günü de
Manisa’daydım. Toplam on saati aşkın süreyle yüzlerce “seçmen”
yurttaşla yüz yüze dertleştik.
Ana gündem doğal olarak yerel seçimdi.
Tüm seçimlerin ortak karakteri şudur:
Adaylar belli olmadan heyecan başlamaz.
Bu kez de öyle.
Mersin, öteden beri iyi göç alan kentlerimizden. Karadeniz
illerinden gelip yerleşenlerle tanıştık. Yıllar önceki bir Mersin’e
gelişimde şöyle bir hemşeri derneği adı söylediler:
Mersin’e Adana’dan Göçen Mardinliler Derneği!
Mersin’de CHP’nin çok güçlü aday adayları var. Her biri değil
Mersin, Türkiye ölçeğinde tanınan insanlar. Bu durum CHP tabanında
aday adaylarından birinin banko öne çıkmasını engellemiş. Sözcü’den
Saygı Öztürk’le yan yana okurla söyleşirken İYİ
Parti yöneticileri heyet halinde ziyaretimize geldi. “İyi oynayan
kazansın” havasında centilmen bir duruşları vardı.
Mersin, 2014’te CHP tabanının da “AKP’ye karşı kazanacak aday”
arayışıyla MHP’nin olmuştu. Başkanın MHP’den istifası ve adaylığını
açıklaması pazarlığın yoğunluğunu gösteriyor.
*** Manisa’da daha değişik bir tablo
vardı. 2014 yerel seçimlerinde CHP’nin üçüncü parti durumuna
düşmesinin başlıca nedeni, CHP ve MHP tabanına kimi kanaat
önderlerince verilen şu mesajdı:
Hangi partinin adayı önde görünüyorsa, iki partinin tabanı onu
desteklesin!
Mersin gibi Manisa’nın kısmetine de MHP düştü!
Şimdi CHP’liler şu çıkarımı yapıyor:
“Biz AKP’ye karşı MHP adayını destekledik... 31 Mart’ta AKP ile MHP
işbirliği yapacak. Bu durumda bizim bugünkü MHP’li başkanı
desteklememiz söz konusu olmaz...”
Mersin ve Manisa örneği başka kentlerde de yaşanıyor.
Aralık ayında bütün kartlar yeniden karılacak.