“PKK’li, FETÖ’cü casus papaz” suçlamasıyla 35 yıl hapisle
yargılanan rahip Andrew
Brunson’ın davası iki gizli tanığın ifadesiyle
başladı, aynı tanıkların ifade değiştirmesiyle fiilen bitti.
Böylece gizli tanıklık olayının Türkiye’de nasıl işlediği
uluslararası bir konu haline geldi. ABD Başkanı
Trump’ın sadece Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a teşekkür edip, onun yardımıyla Brunson’ı
“kurtardıklarını” ilan etmesi yargımızın, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin görünümünü de ortaya koydu. Görünüm şu:
Türkiye bir hukuk devleti değil, tek kişi ile yapılan pazarlıklarla
işlerini yürüttüğü bir Ortadoğu sultanlığı.
Gizli tanık yasasının çıkarılışı, uygulanışı ve sonuçlarıyla ele
alalım.
*** Kamuoyunda gizli tanık yasası
diye bilinen 5726 sayılı Tanık Koruma Yasası 27 Aralık 2007’de
Meclis’te kabul edildi. Yasa, Ergenekon davaları için çıkarıldı.
İlk uygulaması da bu davalarda oldu. Ergenekon kumpası
hazırlanırken iddiaların delillendirilmesi “sorunu” bu şekilde
aşıldı. Gizli tanık sayısı 50’den fazlaydı.
Evrensel hukuk ilkelerine göre bir sanık, kendisi hakkında ifade
veren kişiyi bilme hakkına sahiptir. Batı’da çok seyrek başvurulan
gizli tanıklıkta; tanık, bilinen kimliğiyle mahkemeye geliyor,
ifade veriyor. Tanığın korunması gerekiyorsa, bu aşamadan sonra
yüzünün ameliyatla değiştirilmesinden başka kimlik verilmesine
kadar değişik yöntemlerle korunuyor.
Bizde ise daha baştan tanık gizleniyor. Mahkeme salonuna
getirilmiyor. Başka odada tutuluyor. Ancak gizli tanık önündeki
kameradan salonu ve tüm sanıkları görüyor. Onlardan kimi isterse
suçluyor. Hiçbir sorumluluğu yok. Sesi salona buzlanmış kamera
görüntüsüyle meta...