Bizde duyguların ortasını bulmak zordur. “Ya bendensin ya teröristsin” siyasette gelinen noktanın zirvesi. Bundan ötesi olabilir mi? Olur... Açmayalım...
Bu gidişin ülke hayrına olmadığını düşünenler yıllardır her seçime olağanüstü bir umutla giriyorlar. “Bu kez tamam” duygusuyla seçim akşamını bekliyorlar. Hayal ettikleri sonuç çıkmayınca yüksek umutlar yerini çöküntüye bırakıyor.
Bunun son örneğini 24 Haziran 2018 seçimlerinde yaşadık. Değişim isteyen herkesi heyecanlandıran o süreç 24 Haziran gecesinden itibaren, “Demek ki seçim yoluyla yapılabilecek bir şey yok” duygusunu baskın hale getirdi.
Umutperest bir toplum olduğumuz için 31 Mart yerel seçimlerinin tansiyonu yükseldikçe umut da yükseldi.
31 Mart gecesi Anadolu Ajansı’nın İstanbul’la ilgili geçtiği ilk rakam şuydu: Binali Yıldırım yüzde 71, Ekrem İmamoğlu yüzde 19!
Eğer plan istedikleri gibi işleseydi, bu oranı gören CHP’liler önce sandıkları bırakacaktı, sonra gözyaşlarını...
O gece İmamoğlu’nun kararlılığı, bilgiye dayalı özgüveni her şeyi değiştirdi. O geceden sonraki 36 günlük süreci adım adım yazıp söylüyoruz.
***
Propaganda döneminde 16 yaşındaki lise öğrencisi Berkay’ın, “Her şey çok güzel olacak Ekrem Abi” sözü, seçimlerin YSK’ye yapılan dayatma sonucu yenilenmesi kararıyla yeniden büyük kabul gördü. İlk birkaç günün iklimine bakılırsa, “Her şey çok güzel olacak” sözü halkın özlemlerine, beklentilerine karşılık geldi. Herkes bu söze sarıldı. Biz de aynı duygularla paylaştık.
Peki bu ortak özlemi gerçekleştirmek için sloganı paylaşmak yeter mi?
Kesinlikle yetmez...
Her şeyin çok güzel olabilmesi için bunu çok istemek ve çalışmak gerekiyor...
Kendi sesimizin büyüsüne kapılmamak gerekiyor...
Herkesi kucaklama kültürünü...