Hele iktidar gücünün tek elde toplandığı durumlarda, o gücün
altında güç saçakları oluşur.
Türkiye böyle bir dönemden geçiyor.
Erdoğan, 31 Mart seçim sürecinde hemen her ilde kendini ortaya
koydu. Sanki Türkiye Belediye Başkanlığı seçimi yapılıyordu.
İllerde seçilecek her başkan Türkiye Belediye Başkanı’nın
yardımcısı olacaktı.
Hele İstanbul, zaten Erdoğan’ın doğuştan gelen aşkıydı. Sanki
sandık kertmesi yapılmıştı, ondan başkasının olamazdı. Bütün düzen
de, ne olursa olsun İstanbul’un kaybedilmeyeceği üzerine
kurulmuştu.
İstanbul sonuçlarını kabullenemeyişin altında yatan bu.
***
Erdoğan’ın, İstanbul sonucuna 1 Nisan bakışı şuydu:
- İlçelerin çoğunu biz aldık. Belediye meclisinde çoğunluk
bizde.
- Merkezi iktidar benim. Belediye Başkanı verdiği sözleri tutmak
için benim çemberimden geçmek zorunda.
Bu bakış, Erdoğan’ın seçim sonuçlarını kabullendiği şeklinde
yorumlandı. Ancak etrafında, “Ne pahasına olursa
olsun İstanbul’u veremeyiz” çemberleri vardı. Bunlar iç içe
geçen halkalar şeklinde Saray’ı kuşatmış görünüyordu.