İstanbul 24 saat yaşayan bir şehir. Gece gündüz hiç uyumayan bir şey varsa o da para! Şişli’den Taksim’e, Taksim’den İstiklal Caddesi’ne para değişim ofisleri 24 saat açık.
Dünya şehri İstanbul, bütün para birimlerini de ağırlıyor. Başrolde ise Araplar var. “Turist” denilemeyecek bir sahiplikle yaşıyorlar.
Taksim’i temsil edecek bir kafede keyiflice oturan on kişilik bir grup, hesap ne gelirse gelsin ödeyebilecek rahatlıkta. Masanın ortasında yeni nesil küçük bir müzikçalar var. Kafede çalınan müzik onları ilgilendirmiyor. Kendi kültürleriyle eğlenceli bir oturmadalar. Garson bir süre sonra uyarıp sesi azıcık kısmalarını rica etti.
İstiklal Caddesi’ndeki bir kestaneci de işini Suriyelilere kaptırmaktan endişe ediyor. Işıkları göz alan bir gece kulübü ise iki kesimden çok memnun:
“Suriyeliler ile Almanlar iyi para bırakıyor. Türkler buraya uğramaz!”
İstanbul sokaklarını dolaşmadaki asıl amacımız yerel seçimin nabzını tutmaktı.
İmamoğlu, İstanbul’da yer edinmiş. Seçimi sorarken herkes söze İmamoğlu’na ilişkin değerlendirme ile başlıyor.
Mimar ve tekstilci bir aile İmamoğlu’nun şehri sosyal anlamda büyüttüğünü söyleyerek şöyle devam etti:
“Eskiden hafta sonları İstanbul’u terk edip günübirlik nereye gitsek, diye düşünürdük. Şimdi, İstanbul’da nereye gidelim, diye plan yapıyoruz. Pek çok alanı bize kazandırdı.”
Aile büyükşehirde oyunu İmamoğlu’na verecek, ilçede ise bakıyor.
Bizi nargile salonuna davet eden genç yaklaşınca durdu. Biz bir şey demeden tok bir sesle, çevredekilerin duyacağı yükseklikte bağırdı:
“Abi Kürtler kararını verdi, İmamoğlu diyecek.”
Bir taksi durağındaki sohbetimiz parçalı bulutluydu. En coşkulu olanı, “Adaşım rahat ol, İmamoğlu kazanır” derken iki kişi ona müdahale etti. Sohbet koyulaşacaktı ama pazarlıkçı bir müşteri geldi. Sarıyer’e ne kadar ödemesi gerektiğini sordu. Taksimetre açarım, cevabı onu tatmin etmedi. Baştan bilmek istiyordu. 200 ile 250 arası anlaştılar.
Kalan şoförlerle sohbete devam ettik. Saçındaki beyazlarla siyahlar yüzde 50 bandında olan şoför, şehre hâkim. Durumu şöyle özetledi:
“İmamoğlu iyi gidiyor ama ona oy verebilecekler dağınık. Benim gözlemime inan, CHP’li olup sandığa gitmeyeceklerin sayısı az değil. Açık konuşalım bir de Aleviler ile Kürtler var. Oralarda kafalar karışık. Aile büyüğü ağırlığında birinin onları toparlaması lazım. Ama sonunda İmamoğlu alır diyorum ben.”
Yanındaki daha genç olan itiraz etti:
“Sen Murat Kurum’u küçümseme... İş Murat Kurum’dan ibaret değil.”
Bir emekli yurttaşla tam Şişli Camisi’nin az ötesinde Erdoğan posterli, “gerçek belediyecilik” yazılı panonun önünde karşılaştık. “Yakışıyor mu?” dedi, “Sen cumhurbaşkanı olmuşsun, daha ne olacaksın!”
Aynı yurttaşın kulağıma yaklaşarak söylediği öngörüsü şu:
“Kaybedeceğini anlarsa seçimi iptal eder!”
İstiklal Caddesi’nde her binanın ayrı kimliği var. Pek çoğu seyirlik. Hüsamettin Cindoruk’un çalışma ofisinin olduğunu bildiğimiz, daha önce ziyaret ettiğimiz Mısır Apartmanı’nın görevlisi günü bitirmiş binanın önünü temizliyordu.
Yerel seçimleri sorduk:
“İmamoğlu süper işler yapmadı ama rakibi olmadığı için kazanacak.”
Araya girdik: