Anadolu’nun orta büyüklükte bir şehrindeki yatılı Kuran kursu öğretmeninden mektup aldım.
Özetle şöyle diyordu:
“Buraya çok uzak illerden bile öğrenci geliyor. Çoğunlukla ortaokul düzeyinde olan bu çocuklar bütün yıl Kuran kursu binasında eğitim görüyor. Buradaki eğitimin ortaokul müfredatı ile ilgisi yok. Arapça öğretiliyor, Kuran eğitiminden sonra yine buna dayalı konular öğretiliyor ama tamamen farklı alanlarda da eğitim var. Bu zaman diliminde eğer Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir ortaokulda kaydı varsa donduruluyor. Daha sonra toplu bir sınavla diploma alması sağlanıyor.
Çocuklar sadece hafta sonları dışarı çıkabiliyor.
Burada önce hafız oluyorlar, sonra liseyi bitirip öteki alanlara yöneltiliyorlar. Öğretmenlerin çoğu daha önce burada öğrencilik yapmış kişilerden...”
***
Eğitimin görünen yüzünde bir dizi içler acısı durum var ama asıl sorun görünmeyen yüzünde. Milli Eğitim Bakanlığı’nın fiilen paralel eğitime kapı açan bir planlama içinde olduğu görülüyor. Mevcut sistemde, tamamen kendilerinin planladığı ilahiyat fakülteleri bile iktidarı tatmin etmedi, İslami ilimler fakültesi adı altında, öteki dinlere ve felsefeye tamamen kapalı bir yapı kurdular. Konuştuğumuz ilahiyatçılar, “Oradan Taliban ve benzerleri yetişir” yorumu yapıyor.
Benzer durumun ortaokullarda da planlandığını görüyoruz. Çocukların almaları gereken eğitimi kendilerinin biçimlendiremeyeceği çağı tümüyle kontrol altında tutmak amaçlanıyor.
İktidar ya FETÖ sürecinden hiç ders almadı ya da çok iyi ders aldı, daha iyisi nasıl yapılır diye çalışıyor.
Din eğitimine, asıl amacı belli olmayan kesimlerin ucundan kıyısından karışması yeni FETÖ’ler yaratmaktan başka bir işe yaramaz.