Suruç’ta meydana gelen alçakça saldırının ardından Türkiye’nin
içinde ve Suriye sınırında yaşanan gelişmeler birbirine karıştı.
İçerideki tablo terörle mücadeleye siyasal güç savaşının da
katıldığını gösteriyor. Bu ay-rı bir yazı konusu. Bugün Türkiye -
Suriye sınırında yaşananların uluslararası boyutuna
değinelim...
Son birkaç gündür küresel politikalara yön veren ülkelerin
liderleri art arda Türkiye’ye yönelik açıklamalar
yapıyorlar.
Rusya, Türkiye’nin IŞİD’le mücadelesine değinirken daha önce terör
örgütüne verilen desteği anımsatıyor...
Almanya, bölgedeki dengelerin açılım sürecini engellememesine vurgu
yapıyor.
“Tam müttefik” Amerika, PKK için temennilerde bulunuyor, silah
bırakmasını istiyor...
Salt bu tablo bile gerek Türkiye - Suriye sınırında, gerekse
Suriye’nin kuzeyinde yaşananların karanlık bir savaşa dönüştüğünü
gösteriyor. Üstelik de bütün küresel aktörlerin farklı yerinden
tuttuğu bir karanlık süreç.
***
İncirlik Üssü’nün Amerika’nın kullanımına açıldığı haberlerinin
ardından dün de Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’den arındırılmış bir
bölge oluşturulması yönünde Türkiye ile ABD’nin anlaştığı haberleri
geldi.
Son bir haftadaki gelişmelerle birlikte bu haberi yan yana koyunca
ister istemez 1990’lı yılların başındaki Kuzey Irak haberlerini
anımsadık!
ABD’nin 1992’deki 1. Körfez Savaşı’nın devamında 36. paralelin
kuzeyini uçuşa yasak bölge ilan etmesi, burada ayrı bir oluşumun
önünü açmıştı. Bu uçuşa yasak bölgede İncirlik Üssü’nde konuşlanan
Çekiç Güç’ün otoritesi vardı. Türkiye’nin de tartışmalı bir şekilde
karar mekanizmalarında yer aldığı Çekiç Güç, Kuzey Irak’ta ayrı bir
devlet oluşumunun da altyapısını kolaylaştırmıştı.
Konuyu dağıtmadan bugüne gelirsek; şimdi de Suriye’nin kuzeyinde
bir “Kuzey Suriye” olgusunun yerleşmesi söz
konusu.
Nasıl 1990’larda PKK terörünün alt edilmesi tartışmasına Kuzey
Irak’ta Türkiye’yi olumsuz etkileyecek bir devlet oluşumu
karıştıysa şimdi de benzer bir sürecin eşiğindeyiz.