17. Ankara Kitap Fuarı’nda okurla yazarın buluşmasıyla “okuryazar” olduk. Öncekiler gibi bu kez de okurla aramızdaki başlıca gündem ülkemizin içinde bulunduğu durumdu.
Bu gündemin ayrıntılarına girmeden fuarın genel görünümüne ilişkin gözlemlerimizi paylaşalım. Birinci hafta sonunda Güldal Mumcu, ikinci hafta sonunda da Şükran Soner ve Işık Kansu ile birlikte hem okurla söyleştik hem kitaplarımızı imzaladık. “Kurtuluş Savaşı’nın 100. Yılında” başlıklı söyleşi yaptık.
Programımızın öncesinde ve sonrasında fuarı gözlemledik. Güncel, kamuoyunun da yakından tanıdığı yazarlara elbette ilgi büyüktü. Ancak ilginin daha büyüğü Türkiye’nin güncel sorunlarıyla ilgili olmayan, kişisel gelişimden gerçek ötesi anlatıma kadar başka bir dünyanın yazarlarına idi. Başlıklarından da içeriği anlaşılabilecek bu kitapların yüz metreyi aşan kuyruklarla kabul görmesi ayrı bir inceleme konusu. Kuyruktaki gençlerden birine kitabı niçin okuduğunu sordum. “Beni her şeyden uzaklaştırıyor. Daha ne olsun!” yanıtını verdi. Oradan geçerken bizi tanıyan bir kişi, kara mizahla karışık araya girdi:
“Türkiye’nin sorunlarıyla ilgilenseler terörist muamelesi görürler...”
Kitap fuarıyla aynı anda konserlerin ve bazı yarışmaların da olması kalabalığı artırıyor, ilgiyi dağıtıyordu.
Sonuçta okurla yazarın kitapta buluşması güzeldir.
***
Kitap fuarlarında yanımda kâğıt kalem bulunduruyorum. Kimi okurlar öylesine okkalı cümle kullanıyorlar ki aynı sözcükler kullanılmazsa tadı bozulur.
Özellikle gençlere yurtdışı hedefi olup olmadığını soruyorum. Bazen de ben sormadan onlar konuya giriyor.
20’li yaşların ortasında pırıl pırıl bir genç, kitap imzalattıktan sonra müjdeli bir haber verir gibi seslendi:
“Ankara’da son günlerim. Yakında yurtdışına gidiyorum. Eğitim için. İki yıllık bir program. Biter bitmez döneceğim…”
Araya girdim:
- Gerçekten dönecek misin?
Soruma bozuldu:
“Elbette döneceğim. Dedim ya, sadece eğitim için gidiyorum…”
Ona daha önceki yıllarda yaşadıklarımı anlattım. Böylesi sohbetlerde konuştuğum gençler, planlı süre dolar dolmaz döneceklerini söylerdi. Onlarla bahse girerdim:
- Dönmeyeceksin!