Üç gündür gerek gazete sayfalarında gerekse televizyon ekranlarında Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta linç girişiminde bulunan kişilerin yüzü ile karşılaşıyorum. Her bakışta fotoğraf karesinin bir başka yanı ayrıca dikkati çekiyor.
Başta sorgulanıp serbest bırakılan Osman Sarıgün olmak üzere, Kemal Bey’in tam karşısındaki yüzlere bakınca bunca nefret ve kin nasıl bu insanların beynine, kalbine nakşedildi, diye sormadan edemiyoruz.
Yanıtı bilsek de bu soruyu “çözümlenmesi gereken” konuların başına koymak gerekiyor.
Çubuk olayından birazcık olsun ders çıkaran bir iktidarın her şeyden önce kendine dönüp şunu sorması gerekirdi:
“Ben ne yaptım da, bu ülkeyi nasıl yönettim de bu insanların yüzüne böylesine vahşi bir duygu yerleşti?”
Oysa tam tersini yapıyor.
Çubuk’ta oy oranı az olduğuna göre Kemal Bey, oraya gitmemeliymiş. İzmir Bostanlı’da CHP’nin oy oranı yüzde 92. İzmir’e gelen şehitlerimizin büyük bölümü buradaki Beşikçioğlu Camisi’nden kaldırılıyor. O zaman buraya başka parti lideri gelmeyecek mi?
Bu, ülkeyi bölmek değil, parça parça etmektir!
***
İktidar, sağduyu ile gerçekleri ortaya çıkarmak yerine olayı kendi işine yarayacak mecrada tutmak için her şeyi yapıyor.
Hiçişleri Bakanı, linç girişimini bütün yönleriyle aydınlatmak yerine CHP’nin hatalarını arayıp bulmak, bulamazsa icat etmek derdinde.
Olayın bir provokasyon olmadığını daha ilk anda açıkladılar; devamında sadece bunu besleyecek bulguları parlatmanın derdine düştüler. Onlar da tel tel dökülüyor.
AKP’nin yarı ve tam resmî yayın organları dün de koro halinde Erdoğan’ın Çubuk söylemlerini öne çıkarıp, “Kılıçdaroğlu’nun linç girişimine uğrama suçu işlediğini” anlatmaya çalışıyordu.
Gelinen noktada şehit cenazeleri, teröre karşı...