Yunanistan bugün, kendisine dayatılan yeni kemer sıkma
politikasına “evet” ya da“hayır” demek üzere
referanduma gidiyor.
Yunanistan’daki her gelişme öteden beri Türkiye’yi yakından
ilgilendirmiştir. İki komşu ülke hukukundan öte, ortak
kullandığımız deniz ve tarihimiz de bunda büyük bir etkendir.
Yunanlı seçmen bugün kemer sıkmaya “evet” derse, büyük
ölçüde AB politikalarına tümüyle teslim
olacak. “Hayır” derse, yeni bir süreç başlayacak. Bunun
devamında belki de Yunanistan farklı bir silkinme içine
girecek.
Yunanistan’ın bugün içine düştüğü durum üç-beş yıllık bir olay
değil. Uzun bir sürecin devamı. Soğuk Savaş döneminden bu yana
Türkiye ile Yunanistan, özellikle dünya silah tacirlerinin
gündeminde oldular. Uzun dönem en çok silah satın alan ülkeler
sıralamasında iki ülke de ilk 10’a giriyordu. Beşincilikle,
altıncılık iki ülke arasında yer değiştiriyordu.
Örneğin Yunanistan, uzun menzilli bir füze satın aldıysa aynı firma
Türk tarafına geliyor, “Yanı başında şöyle güçlü bir
silah var, haberin olsun. İstersen sana biraz
daha güçlüsünü satalım” diyordu. Türkiye bu silahı satın
alırsa benzer bir diyalog Atina’da geçiyordu.
***
Yunanistan’ın Türkiye ile silahlanma yarışına girme gücü nereden
geliyordu?
Bu soruya ekonomi uzmanlarından askeri stratejistlere kadar her
alandan farklı yanıtlar verilebilir. Ancak genel bir bakışla şunu
söyleyebiliriz:
ABD ve AB üyesi ülkeler Yunanistan bütçesinin önemli bir diliminin
silahlanmaya gitmesine göz yumdular ya da teşvik ettiler.
Yunanistan ekonomisi dışarıdan aldığı yardım ve kredilerle ayakta
kaldı.
Sonuçta bu noktaya gelinmesinin önemli etkenlerinden biri bu
oldu.
13 partinin bir araya gelmesiyle oluşan radikal sol ittifak SYRİZA,
ülkenin içinde bulunduğu durumu siyasal fırsata çevirdi
ve Çipras’ın liderliğinde iktidara
geldi.
AB’nin, özellikle Almanya’nın kendisine kafa tutma olasılığı olan
bir iktidarı ayakta tutmak istemeyeceği ilk günden beri
konuşuluyordu.
Gelinen noktanın özeti budur.