Adam baş dönmesi, is-hal, mide bulantısı, nefes darlığı, kalp
çarpıntısı şikâyetleriyle doktora gitmiş. Dok-tor önce tahlilleri
yapalım demiş. Sonuçlar çıkmış. Doktor, “Bütün sonuçlar normal
değerlerde görünüyor” demiş.
Adam hafifçe doğrulmuş, gülümseyerek seslenmiş:
“Desene doktor, öteki dünyaya sapasağlam gideceğim.”
Ekonominin gidişi bu fıkrayı andırıyor.
Üretimde sorun var; imalat sanayisi yüzde 40’ı aşkın daralmadan söz
ediyor.
Tüketimde sorun var; halkın alım gücündeki zayıflama, oklavadan
baklavaya bütün ürünlerde sürü-mü ister istemez azalttı. Taneyle,
gramla alışveriş artık normal kabul ediliyor.
Bankalarda sorun var; önümüzü göremiyoruz deyip üç ay sonrasına
ilişkin hemen hiç bağlayıcı işlem yapmıyorlar. Vadeye veda edilmiş.
Bu arada yüzde 30’dan mevduat toplayıp yüzde 45’ten kredi verme
fırsatçılığı da doğmuş.
Bütün bunların üstüne ekonomide kriz olduğunu söylemek neredeyse
suç haline gelmiş.
*** Her şeye rağmen gerçekleri
söyleme suçu işleyenler aylardır, gidişi eleştirip önlemin şart
olduğunu vurgulamışlardı. O günlerde, bu söylemleri felaket
tellallığı sayanlar şimdi şunu söylüyorlar:
-Sıkıntının zor bölümü bitti. Biraz daha sabır.
Demek ki neymiş; bir sıkıntı varmış...
Devamı neymiş; zor bölümü bitmiş...
Dileriz öyledir; ancak zamlar gösteriyor ki, sıkıntı yeni başlıyor.
Zira doğalgaza ve elektriğe zam demek, yaşamın her alanına zam
demek.
Düne kadar, dolardaki artışın vatandaşın günlük yaşamı ile doğrudan
bağlantılı olmadığı söyl...