İstanbul Kartal’da 8 katlı binanın iskambil kâğıdı gibi çökmesi,
şehircilikte geldiğimiz noktanın özetidir. Binanın yıkılmasının
ardından alınan ilk önlem de AKP’nin tipik icraat yöntemiydi:
Yayın yasağı!
Binanın yapımında kullanılan malzemeden kaçak çıkılan katlara kadar
her şey kuraldışı ama, “imar barışı” bütün sorunları çözmüş.
Sorunların konuşulmasını yasaklamak başlıca çözüm yolu olduğu için
Kartal olayında da aynı yöntem izlendi.
Dün, çöken binanın çevresindeki 8 binanın daha yıkımına başlandı.
Şişli’de 3 binada çatlak görüldüğü için boşaltma kararı alındı.
Rize’de 1 bina tehlikeli olduğu için zabıt tutuldu.
Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki günlerin haber konularından biri bu
olacak. Her gün hangi şehirde kaç binanın sorunlu olduğu
listelenecek.
*** Bir yıl öncesine gidelim. Geçen
yıl bu zamanlarda AKP, Türkiye’deki binaların yüzde 60’ının
ruhsatsız olmasını dikkate alarak, buradan nasıl gelir elde ederim
arayışına girdi. Pek çok kavram gibi “barış” sözcüğünü de kirletti.
Kaçak yapıları kayıt altına almayı, “imar barışı” diye sundu.
Başvurular önce hazirana kadardı. Sonra iki ayda bir uzatıldı,
uzatıldı... 31 Aralık 2018 en sondu, yine uzatıldı. 19 Ocak günü
Şehirleri Betonlaştırma Bakanı açıkladı; 9 milyon 687 bin kişi imar
barışına başvurmuş, bundan 17 milyar lira gelir elde edilmiş.
2012 yılında 6.5 milyon binanın depreme dayanıksız olduğu
saptanmış, kentsel dönüşümle yenilenmesi benimsenmişti. O dönem
para, binaları yıkıp şehri dönüştürmekte vardı. 24 Haziran
öncesinde de binaları yıkmayıp sağlam raporu vererek para toplamayı
seçtiler.
2012’de yıkılmalı dedikleri binalara, 2018’de parayla “yapı kayıt
belgesi” verdiler.