TürkAkım Projesi’nin Karadeniz bölümünün
tamamlandığı,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Rusya
Devlet Başkanı Putin’in
katıldığı törenle dünyaya duyuruldu.
Putin kendi ülkesinin dünya politikasını
oluştururken Türkleri çözmüş; nereden yakalayacağını anlamış.
Karadeniz’in iki bin metre altından geçip Trakya kıyılarımıza
ulaşacak olan doğalgaz boru hattının adının TürkAkım olmasını
Erdoğan istemiş. Putin
de “Tamam” demiş.
Adının Türk olması Erdoğan’a yeter de artar
bile. Varsın bu hattan geçecek olan doğalgazın dağıtımından
pazarlamasına kadar hiçbir ticari aşamasında olmayalım...
Varsın “Bu alandaki teknolojinin şu
bölümünü biz
gerçekleştirdik” diyeceğimiz bir adımımız
olmasın...
Adında “Türk” var ya,
yeter de artar bile! Putin de Türkleri
çözmüş, “Adı sizin olsun, kârı
bizim” demiş.
***
Enerji sadece ekonominin değil, dünya
siyasetinin de ana konularından biri. Uluslararası stratejilerin
önemli bir parçası. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çökmesinden
sonra ortaya çıkan yeni coğrafya sadece yeni ülkeleri değil, yeni
enerji hatlarını da ortaya çıkardı. Bakû-Tiflis-Ceyhan boru
hattının ülkeler arasında nasıl paylaşılacağı tartışması
Azerbaycan’da yönetim değişikliğine kadar gitti! Petroldeki bu
pazarlığın devamında doğalgaz hatlarına ilişkin tartışmada da iyi
enerji harcandı.
Türkiye Karadeniz’den Akdeniz’e bütün
tartışmaların merkezinde. Ancak bu alanda sürdürülebilir,
uluslararası saygınlığa ve muhataplığa uygun bir plan-proje
üretemediği için başka planların “güçlü
parçası” olmaktan öte bir kazanım
yok.
1990’larda enerjinin stratejisi yüksek sesle
konuşulurken devletler ve onların çokuluslu şirketleri bu
alana “bütün” baktılar.
Bu bütünlük altı halkadan oluşuyor:
Arama, üretme, taşıma, rafinaj, dağıtım,
pazarlama.
Bizim bu alandaki temel kurumumuz TPAO, sadece
ilk iki halkayla ilgili. Yani en masraflı alan. Oysa TPAO’nun öteki
ülkelerdeki benzerleri altı halkanın tümüyle ilgileniyor. Özellikle
dağıtım ve pazarlamadan elde ettiği kârın bir kısmını arama ve
üretime aktarıyor.
***