İşte seçim günü geldi. Bugüne kadar 17 seçime girdim, hepsinden istediğim sonucu aldım. Alamadığımı yenilettim zaten...
Ama bu seçim öncekilere benzemiyor. Kampanyanın ortasından itibaren ekonominin tamamen unutulması, bizim belirlediğimiz gündem maddelerinin tartışılması gerekiyordu.
Olmadı.
Eskiden milletime yüklediğim faturaları seçimden sonra
açıklıyordum. Bir dahaki seçime kadar unutulup gidiyordu. 14-28
Mayıs’tan sonra ekonomiden sorumlu Mehmet Şimşek’in aldığı
kararlar dengemizi bozdu. Ekonomi kötü giderse sorumlu Şimşek, iyi
giderse ekonominin patronu benim, diyeceğim. Lakin yerel seçim
döneminde bunu da oturtamadık.
“Fedakârlık” çok sevdiğim bir kelime. Bunu eşit paylaştırmak bütün mesele. “Feda” kısmı milletime, “kârlık” kısmı şahsıma ve şahsıma tapanlara!
Milletim bunu anlasa da kendi payına düşene razıydı.
Bu seçimde öyle görünmüyor. Vaziyet sandığa yansırsa, yandık!
***
Yıllarca emeklileri ne güzel uyuttum. 2008’de yüzde 70 olan emekli maaşı bağlama oranını yüzde 30’a kadar indirdim. Maaşlar kuşa dününce “kök maaş” diye bir icatta bulundum. Şimdi kök maaş 6 bin 500 lira. Bunu 10 bin liraya tamamlayıp “Üstü benden” diyorum. Eskiden, “Buna da şükür” diyenler, değişti. “Bizim bütçede payımız yüzde 5’ti, 2.5’e düşürdünüz. Hakkımızı istiyoruz” diye tutturdular.
Aslında muhalefet kışkırtmasa bunlar olmazdı. Hakkını aramayı terör faaliyeti ilan etmeyi düşündüm ama bunlar 16 milyon, korkutmak zor!
Korkutmak dedim de... Kampanya başlarken “Bize oy vermezseniz hizmet gelmez. Ne kadar oy, o kadar doy” diye bir çıkış yaptım. Ters tepti. Yine de bastırdım, bu korku işe yarar dedim, olmadı.
Millet korkuyu yendi mi, fena...
Korkarım, iş oraya doğru gidiyor.
Ne korkarımı yaaa... Ben korkar mıyım hiç? Ben korkmam, korkuturum.
Benim oy hakkım belli; Putin yüzde 87 aldı, Sisi yüzde 90! Benim neyim noksan?
O zaman bu masama konan anketlere ne oluyor? “Kaybederek kazanacağız” diye bir söz icat etmişler. Şahsımın olan belediyeleri yine alacakmışız ama daha düşük oyla alacakmışız!