Küresel bir kriz yaşanıyor. Ancak Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tablo küreselden çok ülkesel ve yönetimsel...
Başta 2008 olmak üzere “teğet” geçtiği söylenen geçmişteki krizler, şimdi “heyet” geçiyor. Türkiye, hukuktan tarıma, yönetim sisteminden Cumhuriyetin kazanımlarına, ülke saygınlığından ahlaki değerlere kadar her alanda 20 yıldır sürmekte olan erozyonun sonuçlarını yaşıyor.
Satılan sadece maddi değerler olmadı, manevi değerler de piyasada fiyatlandırılıp nakte çevrildi.
Kurtuluş Savaşı’nın 100. yılını yaşıyoruz. O büyük kurtuluşun ardından başlayan kuruluş mücadelesi yukarıda sözünü ettiğimiz bütün satışların, satılan değerlerin inşa edilişiydi. Son 20 yılda ülkeye giren 1 trilyon dolarlık kaynağa karşılık 3 trilyon dolarlık çıkış oldu.
“Çıkış” nereye?
Görünen o ki kamuoyunun algıladığı gibi bir çıkış yok. Daha doğru anlatımla çıkış adı altında sermaye el değiştirdi, iktidar ekonomisi oluştu. 128 milyar dolardan “beşli çete” diye tanımlanan operasyonlara kadar hemen hemen bütün para aktarımları bir başka paralel evrenle bağlantılı görünüyor. Belki de bir süre sonra 128 milyar doların satılmış gibi gösterilerek belli ellere özel olarak aktarıldığı ortaya çıkacak.