Demokrasinin karaya değil de rayına oturduğu ülkelerde, güvenlik
deyince akla can ve mal güvenliği gelir. Toplumsal yaşamın, devlet
toplum ilişkisinin öteki alanlarındaki güvene dayalı konular
rayına oturmuştur. Herhangi bir güvensizlik yoktur.
Türkiye’de ise güvenlik deyince insanın aklına onlarca konu
geliyor.
Öncelikle memlekette hukuk güvenliği kalmadı. Artık kanun devleti
bile değiliz. Zira aynı kanun zamana ve şehre göre değişik
şekillerde yorumlanabiliyor ya da en tepedeki biri kanunların
hepsinin üstünde ben varım deyip suç tarifinden ceza tarifine kadar
herşeye hükmedebiliyor.
Memlekette sınav güvenliği kalmadı. Kamu Personeli Seçme
Sınavı’ndan, üniversitelere öğrenci yerleştirmeye kadar sınavların
hiçbirine güven yok. Zaten ortaya atılan iddialar, açılan pandora
kutuları bu kuşkuları fazlasıyla güçlendiriyor.
Memlekette üretim güvenliği kalmadı. Geçen gün Kınık’ın
Cumalıköy’ünde kahvede konuşuyoruz, bir çiftçi şunu
söyledi:
“Buralarda üreten dertli, üretmeyen dertsiz.Üretmeyen hiçbir şeyim
yok deyip yardım alıyor, üretenin başına gelmedik şey kalmıyor.
Banka bir yandan, fiyat belirsizliği bir yandan... Hiçbir şeye
güvenemiyoruz.”