Her yıl bir coğrafyayı gezme, görme, yazma planı çerçevesinde
Yemen’e gittiğimde yarım günümü “gat meclisine” ayırdım. Gat, nar
ağacının yapraklarını andıran, yaz kış sürgün veren çalımsı bir
bitki. Ucu filizli taze yaprakları ağzınızın yan tarafı şişecek
şekilde çiğniyorsunuz. Yaprağı yutmadan sadece yeşil suyunu
midenize indiriyorsunuz.
Büyük keyif veren gat meclisleri tüm Yemenliler için o kadar
vazgeçilmez ki, Kuzey Yemen’le Güney Yemen’in iç savaş yaşadığı
günlerde öğleden sonra gat saati geldiğinde iki taraf da elini
tetikten çekerdi.
Başkent Sana yakınlarındaki 13 asırlık Tula’da bir gat meclisine
katıldım. Duvar dibinde yer minderlerinde oturan insanların hemen
tümünün sol yanağı şiş. Keyfin yükseldiği anlar. Ben de denemeye
çalıştım. Gat yapraklarını çiğneyip yanağıma yerleştirdim,
çiğnemeye koyuldum.
Yer yer altın dişleri dikkati çeken meclis üyelerinden biri, o an
zevkin büyüklüğünü anlatmak için seslendi:
“Şimdi hayalinde İstanbul’u göreceksin...”
Hiç İstanbul’u görüp görmediğini sordum. Gitmemişti, ama onun için
zevk dolu bir hayalin doruğu İstanbul’du.
Balkanlar’ı gezerken de karşılaştığım insanların hemen tümü
bulunduğu kentle İstanbul arasındaki mesafeyi bildiği gibi Avrupa
şehirlerinin uzaklığını da İstanbul’la karşılaştırıyordu;
“İstanbul’dan daha yakın”, “İstanbul’un yolunun iki katı”...
Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te, “Adana kebap yapan bir
lokanta var” dediler, gittik. Ataları Adana’dan göçmüş bir Ermeni
aile işletiyor. Tanışınca ilk sözleri şu oldu:
“İstambuuuul”
Mısır’ın başkenti Kahire’de şehirlerarası otobüslerde teybe konan
ilk kaset Kuran oluyor. Sonra Mısır şarkıları... İskenderiye’ye
varınca bu konuyu konuşurken şu anlatımı dinledim:
- Kuran, Mekke’de indirilmiş, Kahire’de okunmuş, İstanbul’da
yazılmıştır...
*** Ankara, Türkiye’nin başkenti. İstanbul bir dünya şehri...