Diyanet İşleri Başkanlığı hiç bugünkü kadar siyasetin malzemesi
olmamıştı. Koltuğa oturanlar, hangi iktidar döneminde olursa olsun
toplumda genel kabul gören kişiler olmuştur. Ancak AKP iktidarının
bütün makamları kendine benzetme, devlete değil kendine ait bir
kurum haline getirme huyundan bu kurum da etkilendi.
Eskiden Diyanet İşleri Başkanlığı bütçe döneminde biraz kabarık
rakamları nedeniyle gündeme gelirdi. Biraz da değişik konularda
fetva verdiğinde...
Bugün ise doğrudan Diyanet İşleri Başkanı’nın makamı, makam aracı,
harcamaları ve AKP politikalarının yanındaki tutumu ile haber
oluyor.
Pek çok dinde olduğu gibi İslamiyette de başlıca kurallardan biri
şudur:
İsraf haramdır!
Diyanet İşleri Başkanı’na trilyonluk makam aracının verilmesinin
ardından konunun kamuoyunun ağzında sakız, Maliye Bakanı’nın
avucunda çerez haline gelmesiyle birlikte uygun olan, aracın iade
edilmesiydi. Öyle anlaşılıyor
ki Görmez de bu eğilimdeydi. Ancak
kendisini oraya atayan tersini düşünüyordu. Büyük bir projenin
eseri olarak Görmez’in hizmetine trilyonluk zırhlı araç sunuldu.
Tartışma büyüyünce doğal olarak araç da büyüdü. Yanına bir de uçak
verilecek.
***
Erdoğan yaptığının ne kadar doğru olduğunu
anlatmak için Papa’yı örnek verdi. Papa’nın da uçağı vardı, zırhlı
araçları vardı. Diyanet İşleri Başkanı’nın neden
olmasındı.
Etrafındakiler Erdoğan’a söylemez, söylese de dinlemez, ama biz
kamuoyuna aktaralım... Papa her şeyden önce o koltuğa seçimle
geliyor. Seçim bazen haftalar sürüyor. Herkes seçimin tamamlandığı
haberini almak için bacadan yükselecek dumanı bekliyor. Son
Papa 1. Franciscus öncekilere oranla
kısa sürede iki günde seçildi. 115 kardinalin oyuyla 266. Papa
oldu. Böylece 1.5 milyarlık Hıristiyan âleminin ruhani liderliğini
üstlendi.