Gelişmeler ne yazık ki öteden beri yaptığımız şu değerlendirmeyi giderek daha güçlü hale getiriyor:
Bir gün Suriye’nin sorunları bitecek ama Türkiye’nin Suriyeliler sorunu bitmeyecek!
İş, siyasal tartışmalardan öte düelloya dönüştü.
Bir İçişleri Bakanı’nın, Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu olması gerekirken güvenlik sorunu haline gelmesi... Stratejinin, provokasyonun ne olduğunu bilen bir siyasi parti liderinin aynı tondan devam etmesi...
Yakın geleceğin bugünleri aratacağı endişesini uyandırıyor.
Bu tür atışmalar öyle bir noktaya gelir ki, en baştaki sözler çok geride kalır.
***
Konunun gündemdeki polemik boyutunu akışına bırakalım, perde arkasında dikkati çekenleri sütuna yatıralım.
Erdoğan, mayıs ayı görüşüne devam ediyor. Hafta başında yine 1 milyon Suriyelinin gönüllülük esası içinde ülkesine döneceğini açıkladı.
Kulağa çok hoş gelen bir söylem!
Ancak her şey gösterilmek istendiği gibi değil.
1- Suriyeliler ülkesine gönderilmiyor. Suriye’nin kuzeyinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolü altındaki bölgeye yerleştiriliyor.
Uluslararası hukuka göre “gönüllülük”, kişinin ülkesinin yurttaşı olarak, ülke rejiminin güvencesi altında dönüşü demek. Burada böyle bir durum yok.
2- Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde kontrol ettiği alanları Şam yönetimi kabul etmiyor. Bu durum güvenlik, terörle mücadele anlamında kabul edilebilir bir zorunluluk diye görülebilir. Ancak yerleşik hayat oluşturmaya gelince iş değişir.
Türkiye, bugünkü briket konutlarla yerleşimi 2013’te önermiş, BM kabul etmemişti. Bugün de BM’nin Türkiye planını kabul ettiği yönünde bir açıklama yok.
3- İktidar, Türkiye’de bütçe kavramını bitirdi ama binlerce konutun finansmanı ciddi bir konu. Erdoğan, kaynağın uluslararası yardım kuruluşları olduğunu açıkladı. Ancak bu kurumların hangileri olduğunu açıklamadı.
Konuşulan o ki, kaynak batıdan çok doğudan. Bunun planlamasının iktidarın kendi çıkarları doğrultusunda yapıldığını söylemek için uzman olmaya gerek yok!
Buraya yerleştirilen Suriyelilerin eğitimi başta olmak üzere temel hizmetlerin örgütlenmesi AKP için aynı zamanda “ideolojik” bir konu!