Saray darbesiyle Başbakanlık görevinden alınan Ahmet Davutoğlu’nun 2015 defterlerinin ucunu göstermesiyle Suriye’de karşı karşıya kaldığımız çıkmazı Moskova’da çözme arayışı aynı günlere denk geldi.
Böylece Suriye’de izlediğimiz politikanın neden bugünkü sonuçları doğurduğunu görmek ve anlatmak kolaylaştı. Tabii görmek ve anlamak isteyene!
Davutoğlu’nun başbakanlığı sürecinde, tabii ki Erdoğan’ın tam desteği ve kabulü ile Suriye’de ne olursa olsun, kimlerin desteği ile olursa olsun Esad’ı devirme hedefi benimsendi. Pek çok ülkenin terörist olarak tanıdığı gruplar, “Biraz öfkeli çocuklardı”, o kadar. Suriye’deki çatışmalarda yaralananlar tedavi için Türkiye’ye getiriliyor, tedavi sonrası silahını alan Suriye’ye geçiyordu.
Bu zaman diliminde Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacılardan yüzde 20’sinin terör örgütü IŞİD’i kurtarıcı olarak gördüğü araştırma raporlarına giriyordu.
***
Suriye, iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana adım adım tüm bölgesel ve küresel güçlerin oyun sahası haline geldi. Türkiye, fotoğrafın tümünü görmek yerine, olayların kendi istediği gibi seyretmesi için her türlü desteğini sürdürmeyi planladı.
Rusya, 2011’e gelindiğinde Libya, Mısır yenilgilerini Suriye’de yaşamak istemiyordu. Bunun için, “Şam beni çağırıyor” zemini yaratıp girdi. Soğuk savaş dönemindeki sıkı ilişkilileri bu fırsatla daha sıkı hale getirdi.
İran, Esad’ın düşmesi halinde İsrail’in daha da güçleneceğini düşündü, bunu engellemek için “Kudüs Tugayları’nı” gönderdi. Kudüs Tugayları, İran anayasasında yer alan “devrim ihracı” hedefinin askeri gücü.
Türkiye, Rusya ve İ...