Ülkemizdeki yönetim biçimi, halk diliyle söylemek gerekirse, “o
biçim” bir hal aldı. Kimin yetkisi kimin cebinde belli değil! Halk,
başkanlık sistemini hiçbir şekilde benimsemediği için
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye, ne olduğu belirsiz,
uygulamayla şekillenen bir ad buldular. Ortada “hükümet” yok,
“sistem” yok, sadece cumhurbaşkanı var.
Erdoğan, AKP Genel Başkanı sıfatıyla siyasetin
bütün kanallarında en aktif şekilde oynuyor... Cumhurbaşkanı
sıfatıyla herkesten kabul bekliyor.
Bu durum eşyanın tabiatına ters. Yürütülemez...
Ekonomiden devlet çarkına genel bir tıkanma var. Her şey bir yana,
işte yargı; Cumhurbaşkanı damadı, her şey bakanı Berat
Albayrak’la, Başdenetçi Şeref Malkoç’un
damadı Adalet Bakanı Abdulhamit Gül karşı
karşıya... Altta kalan adalet!
Bunu gören, “Böyle gitmez” deyip yeni arayışlar içine giriyor.
Böyle gitmeyeceğini görenlerin başında Erdoğan geliyor. O nedenle
başka seçenekler öne çıkmadan, “yaparsam yine ben yaparım” demeye
hazırlanıyor...
*** Erdoğan’ın bu yoldaki başlıca
destekçisi Bahçeli... Nasıl, 2002’de koalisyon
hükümeti acı reçetenin sonuna yaklaşırken Türkiye’yi seçime
sürüklemiş, AKP tek başına iktidara gelmişse, 15 Temmuz 2016
felaketi sonrasında da bugünkü sistemsizliğin içine soktu.
Bugüne 11 Ekim 2016’da Bahçeli’nin grup konuşması ile gelindi. O
gün Bahçeli şöyle dedi:
“En sağlıklı olanı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın fiili başkanlık
zorlamasından vazgeçmesi, yasa ve anayasal sınırlarına
çekilmesidir...