Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde meydana gelen facianın sadece günü belli değildi!
Mutlaka yaşanacaktı.
Bağıra bağıra geldi. Bölgede konuyla en çok ilgilenen yerel gazetecilerden Sedat Cezayirlioğlu yıllardır sesleniyordu:
“Burada bir Çernobil var!”
Sesini duyurmakta zorlanınca videolar çekmeye başladı. “Ölümünüzü izleyin” diyordu.
Sorumlular kılını kıpırdatmayınca, bölge insanının çırpınışı yetersiz kalınca, muhalefet partilerinin art arda sorduğu sorular yanıtsız kalınca...
Toprak ayağa kalktı.
Sürükledi önüne gelen her şeyi.
“Ey insanlar, beni bitiriyorsunuz. Ben bitersem çıkardığınız altını ne yapacaksınız” diye sordu.
Devlet büyükleri karşılık verdi:
“Korkacak bir şey yok!”
Toprak homurtusunu yükseltti:
“Sadece bastığın yer değil, soluduğun hava da zehirleniyor. Nefes alamayacaksın, anlamıyor musun?”
Devlet büyükleri vatandaşı rahatlattı:
“Fırat Nehri’ne siyanür karışma ihtimali yok!”
Yetkililerin ilk önlemi, faciayı yıllardır duyurmaya çalışan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar giden Cezayirlioğlu’nu gözaltına almak oldu!
Bu satırları kaleme alırken başlıca dileğimiz dokuz çalışanın sağ salim bulunmasıydı.
***
Bir iktidarın işbaşına gelince ilk yaptığı işler sıralaması, kimliğini ortaya koyar.
AKP’nin ilk yaptığı işlerden biri “Nereden buldun” yasasını kaldırıp “Nereden buldunsa buldun” uygulamasına geçmek oldu. Devamında, ne bulduysa satmaya girişti. 2004 yılında da maden yasasını değiştirip Türkiye’nin toprağını açık pazar haline getirdi.
Sonraki yıllarda maden yasası ya da madenciliğin önünde engel olduğu düşünülen bütün yasalar adım adım değişti. Zeytin alanlarının da açılması gibi kimi adımlar toplumsal tepkinin yükselmesi üzerine durur gibi oldu ama kafalarına ne koydularsa yaptılar.
Bugünkü tablo şu: