Bir ülke için en büyük tehlike şudur:
Gençlerinin geleceğini başka coğrafyalarda araması.
Türkiye bu konuda ciddi bir erozyon yaşıyor. Biz, göç veren, göç
alan ve transit göç güzergâhında olan bir ülkeyiz.
Her biri ayrı sorun. Bugünü göç verme özelliğimize ayıralım.
Anadolu’da “iki göç bir yangın eder” denir. Öylesine yakıcı
sorunları vardır.
Türkiye’yi terk etme kararı alanlar değişik şekillerde
gruplandırılabilir.
Geleneksel olarak “daha rahat bir yaşam için” Türkiye terk
edilirdi. Bugün de başlıca nedenlerden biri bu. 1960’larda başlayan
Almanya göçü bu kervanın başıydı.
12 Eylül döneminde can güvenliği ve siyasal nedenlerle göç arttı.
Bugün bu olgu yine güncel.
Eğitim göçü ise beraberinde “beyin göçünü” de getiriyor. Her yıl 90
bin genç eğitim amaçlı, kalıcı ya da geçici olarak yurtdışına
çıkıyor. Aileler bu amaçla yılda 1.5 milyar dolar harcıyor. Bu
alanda dünya beşincisiyiz.
*** Türkiye İstatistik Kurumu’nun
(TÜİK) eylül ayında yaptığı, “Ülke dışına gidenler geçen yıla göre
yüzde 42 arttı” açıklamasının ardından tartışmanın özü değişti. AKP
iktidarı döneminde yurtdışına gidişin sadece sayısı değil,
gerekçesi de artıyordu. Yabancı ajanslar bunu, “Eğitimli gençler
Türkiye’yi terk ediyor”, “Varlıklı kesim yurtdışına yerleşiyor”
başlıklı gözlem ve yorumlarla duyurdu.
İktidardakiler bunu başka verilerle yalanlamaya çalışsalar da
ortada böyle bir gerçek var. Bazen sadece bir örnek genel gidişe
ilişkin fikir verebilir. Son dönemdeki toplumsal kaygıların başında
şu geliyor: