Erdoğan ve Miçotakis’in 7 Aralık buluşmasından çıkan mesajları okumaya çalıştıkça soru işaretleri artıyor.
Elbette en güzeli kalıcı bir barış hedefine ulaşmak için güçlü temellerin atılmış olması. Her şey bir yana iki ülkenin de silahlanmaya ayırdığı paranın önemli bölümü Ege Denizi’nde “karşı taraftan daha güçlü olmaya” gidiyor.
Bu bağlamda dünya ticaretinin bir numaralı kalemi olan silah sanayisi için kötü haber!
Eğer bu başarılabilirse “barış ekonomisi”nin getirisi her iki tarafın lehine olacaktır. Daha ilk adımda bile turizmciler gerilim siyasetine tur üstüne tur bindiriyor!
Biz bu beklentimizi en üstte tutalım. Öteki olasılıklara geçelim...
***
Türkiye, bölgesindeki her krizde tarafların güvendiği ülkelerden biri olurdu. 1980’li yıllara damgasını vuran İran-Irak savaşında iki taraf da Türkiye’yi güvenli ülke olarak gördü, esir değişimlerini Türkiye üzerinden yaptı. Diplomatik temaslarının merkezi de Ankara idi.
İsrail-Filistin, İsrail-Arap dünyası gerilimlerinde Türkiye bütün taraflarla diyalog halindeydi.
Türkiye hep barışı önceler, taraflara bu yönde önerilerde bulunurdu. Bu politikadan 180 derece sapıldı. Türkiye bölgedeki her sorunun çözüm önericisi değil, parçası!
Bölgemizde bir gerilim olsa, “demeci benden” deyip elde benzin yangına koşuyoruz.
Bir insani kriz çıktığında onu sönümlendirmek yerine, sorumluyu ilan edip haddini bildirmek ilk akla geliyor. Sonra krize müdahale ediliyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkün...
Burada kesip konunun özüne gelelim. Uluslararası alanda
Türkiye artık Batı’nın bir parçası değil, Ortadoğu’nun bir parçası olarak kabul ediliyor.
Türkiye, uygarlığı yakalama iddiasında bir ülke değil, Ortadoğu’nun en iddialı tarafı olma noktasında.
Türkiye, demokrasinin en iyi işletildiği değil, en iyi kullanıldığı ülke. Türkiye, halkına hesap veren değil, hesap soran bir yönetim anlayışının egemen olduğu ülke.
Türkiye, bir hukuk devleti değil, iktidar hukukunun uygulandığı bir ülke.
Türkiye, bütün insani gelişim endekslerinde Avrupa ile değil, Afrika ve Asya ile yarışan bir ülke. Türkiye, halkın sorunlarını çözen değil, kullanan bir iktidar tarafından yönetilen ülke.