İstanbul seçimleri sürecini üçe ayıralım:
31 Mart gecesi, 1 Nisan-6 Mayıs arası, 6 Mayıs’tan sonrası...
Seçim gecesi saat 23.30 sıralarında Binali Yıldırım mikrofonların önüne geldi ve kendisine söylenenleri aktardı:
“İstanbul’u kazandık... 3 bin 800 oyla öndeyiz!”
Önceki seçimlerin ışığında bakarsak; AKP’nin açıklaması tabanını coşturacak, medya balkon konuşmasının hazırlıklarını haber yapmaya başlayacak, sandık başındaki CHP’lilerin morali bozulacak, sabaha karşı fark 20 bine kadar çıkarılacak, atı alan Üsküdar’ı geçecek...
Bu kez öyle olmadı, Ekrem İmamoğlu’nun liderliği, Canan Kaftancıoğlu’nun koordinasyonu AKP’nin ezberini bozdu. İmamoğlu o gece 6 kez basın toplantısı yapıp, “Yıldırım doğru söylemiyor, ben önde olduğumu biliyorum. Elimde 31 bin 280 sandığın ıslak imzalı tutanağı var” dedi.
İmamoğlu’nun kazandığı an, o andır...
***
1 Nisan’dan itibaren sandık cinayetleri başladı. 1950 yılında kurulan YSK tarihinde hiç yaşanmamış gelişmeler gördük. 1 Nisan günü öğleden sonra İmamoğlu’na mazbatasının verilmesi gerekirken 17 gün Binali Yıldırım’ı öne geçirme arayışıyla geçti. Tüm geçersiz oylar sayıldı, olmadı... Cetveller yeniden toplandı, olmadı... Büyükçekmece’de seçmen avına çıkıldı, olmadı... Sonunda “mecburen” İmamoğlu’na 17 Nisan’da mazbatası verildi. AKP de oyunun “iptal” perdesini devreye soktu. Bütün olağan itiraz yolları tükendikten sonra, reddedilmiş itirazlarının tümünü içeren 44 sayfalık dilekçe, 3 bavulluk şişirme dosyayla YSK’ye geldi. Olağanüstü itiraz süreci başladı.
Bu aşamada sahne genişledi, Erdoğan ağzını açtı, Bahçeli devreye girdi... YSK’nin karar toplantısından bir gün önce YSK’nin dışında sandık kurulu başkanları...