Bizleri yeni bir bayrama kavuşturan Rabbimize hamdederiz. İslam ümmetinin son yıllarda içine düştüğü öfke girdabı ve çılgınlık derecesine varan bunalım hali ne kadar ümit kırıcı olsa da, biz müminler Yüce Allah’ın rahmet ve inayetine güvenmek, İslam ümmetinin acısız bayramlara kavuşması için çalışmak zorundayız. Bayram öncelikle barışmak, kucaklaşmak, affetmek demektir. Bilhassa günümüzde olup bitenler, hem İslâm dünyasında hem de ülkemizde bu anlamıyla bir bayram yaşamaktan epeyce uzaklaştığımızı gösteriyor. Siyasal, mezhebî ve ideolojik parçalanmışlık, birçok dinî, ahlâkî ve kültürel değerlerimiz gibi bayram algımızı, bayram geleneğimizi ve yaşayışımızı da fesada uğratmış bulunuyor. Aynı ülkede, aynı bayramı ayrı ayrı kamplarda yaşamak akla ziyan bir durumdur. Açıkça söylemek lazım ki, bizde ve diğer Müslüman toplumlarda bunun birinci sorumluları biz okumuş kesimlerle siyaset adamlarıdır. Ülkemizde ve dünyada Müslüman din adamları, daha genel olarak din âlimleri de ya kullandıkları ayrıştırıcı dil ile bu gidişin sebebi oluyorlar ya da dinimiz açısından son derece yanlış olan bu yıkıcı gelişmelere karşı gerektiği şekilde tavır koymuyorlar. *** Oysa –maalesef İslam adına yapılan kötülükler yüzünden bu laflar inandırıcılığını epeyce kaybetmiş görünse bile- yine de İslam dininin birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, toplumsal barış ve hoşgörüye verdiği önemin altını çizmeliyiz; hepimizin ısrarla ve inatla bu gerçeği savunmamız gerekiyor. Bu yüce din, ortaya çıktığı toplumda, binlerce yıllık geçmişi olan ve büyük çatışmalara yol açan ihtilaflara son vermeyi başarmıştı.