Kur’ân-ı Kerîm’i bilimsel verilerden yararlanarak yorumlama faaliyetine “bilimsel tefsir” denmektedir. Bu tür çalışmaların tarihi çok eskilere gitse de özellikle modern deneysel bilimlerdeki gelişmelerin İslam dünyasındaki yansımalarıyla birlikte bilimsel tefsir çalışmaları artmaya başlamıştır. Bu arada bilimsel tefsir yapmayı onaylayan ve buna karşı çıkan görüşler de vardır. Elbette bilimsel tefsire karşı olanların da güçlü gerekçeleri vardır. O tartışmaya girmeyeceğim. Ancak, müfessirlerin ve genel olarak din ilimleri uzmanlarının, dini ve Kur’an’ı savunacağım derken, insanların bilime güvensizlik duymalarına, bilimi önemsiz görmelerine ve sonuçta bilimde geri kalmalarına yol açacak düşünce ve üsluptan sakınmaları, bu yanlışı tekrar etmekten artık vazgeçmeleri gerekir.
İnsanlar bilime güvenlerini biri teorik, diğeri pratik olan iki gerekçeyle kaybedebilirler:
a) Teorik gerekçe: Bilimin yöntemi olan tümevarım tüketici değildir; yani bilimde bir hüküm üretilirken tüm ihtimaller tüketilmemiştir; çünkü tüketilemez. İşte bu olgu, bilimi putlaştıran pozitivist felsefenin sarsılmasından sonra bilimsel verilerin kesinliği konusunda bir şüphe doğurmuştur....