Hem bir kültürün gelişip zenginleşmesi ve medeniyet üretmesinde hem de insanlığın ebedi ülküsü olan hakikatin ve erdemin keşfedilmesinde çevirilerin önemli bir yerinin ve değerinin olduğunu söyler, yazarım. Çünkü Allah’ın hiçbir insanlık topluluğunu ebedi hikmet ve hakikat ışıklarından büsbütün mahrum bırakmadığına, -bizim ilim ve fikir mirasımızda önemle belirtildiği üzere- bunun aksini düşünmenin Allah’ın cömertlik sıfatıyla uyuşmayacağına inanırım. Nitekim tarihî tecrübeler de bunu doğrulamaktadır. Bu çerçevede başka bir dinden İslâm’a geçmiş (mühtedi) düşünürlerin eserlerini dilimize çevirmemizde ve bu Müslümanlar hakkında akademik çalışmalar yaptırmamızda büyük faydalar olduğunu düşünüyorum. Çünkü özellikle Batılı mühtediler, kendi inanç coğrafyalarının entelektüel ve ahlâkî sorunlarını içeriden görüyor; içine düştükleri, bazen bunalıma kadar varan gerilimi İslâmiyet’i kabul ederek aşıyorlar. Bu süreçte onlar, eserlerinde hem Batı/Hıristiyan dünyasının hem de Doğu/İslam dünyasının hâkim inanç ve düşünce geleneklerine her iki taraftan da bakmak suretiyle farklı görme, düşünme ve analiz etme tarzlarını cem etmiş insanlardır. Onun için de meselelere gerek Batılının gerekse Doğulunun bilmediği pencerelerden bakabiliyor, hakikati diğerlerinin farkında olmadığı bir açıdan da görebiliyorlar. Herhangi bir dünyevi menfaat peşinde olmadıkları, sırf hakikati aradıkları için yazdıklarında en azından daha samimi, önyargısız ve dolayısıyla inandırıcı oluyorlar. *** Bu girişle başlamamın sebebi, manevi özümüze, gerçek insani kemalimize bir katkısı olması şöyle dursun, bizi hem bir ruh sefaletine doğru çeken, hem de birbirimize düşüren lüzumsuz tartışmalardan, itişip kakışmalardan biraz uzaklaşıp, varlığımızı daha anlamlı hale getirmemize katkı sağlayacak olan iki güzellik örneğine ilginizi çekmektir. Bunlar, iki akademisyenimizin bana hediyeleri olan iki önemli kitaptır.