Bir dinî düşünce ve inanç ile bu alandaki oluşumların kötü örnekleri ve sahte temsilcileri onların aslî mahiyetini örtebilmekte, bu da o düşünce, inanç ve oluşumlar hakkında kitleleri yanıltmaktadır. Sonuçta bazı insanlar kötü örneklerin, sahte temsilcilerin peşine düşmekte, bazıları da kötülerden nefret edip dinden de kopmakta; böylece ikisi de hakikatten uzaklaşmaktadır. Ortaçağ kilisesi, sergilediği kötü örnek ve sahte temsille Hıristiyanlığa ve Hıristiyan dünyasına bu kötülüğü yapmıştı. Benzer bir durum zamanımızda İslâm dünyasında yaşamaktadır. Görülen o ki, bu sürecin en büyük mağduru da aslında zihin, kalp ve ahlak olarak arınmış, erdemli birey ve toplumlar oluşturmak üzere ümmet vicdanının ortaya çıkardığı tasavvuf olmuştur. *** Maksadım, din ve özellikle tasavvuf adına yığınla yanlışların yapıldığı bir ortamda bazı güzelliklerle de karşılaştığımıza örnek olmak üzere, Prof. Dr. Mustafa Tahralı Hocamızın hazırladığı bir kitaptan bahsetmektir. Tahralı hocamı -bazı fikirlerimizde ufak tefek farklılıklar olsa da- her zaman gönlümde özel bir yere koymuşumdur. Bunun da iki sebebi var: İlki, Tahralı Bey’in tasavvuf dünyasını akademik bir yetkinlik yanında, dürüstlük ve samimiyetle, gördüğü ve inandığı gibi ifade etmesidir.