Asırlarca yaşadığımız ahlak benzeri kültürel problemlerimizde bugünümüzü analiz etmemiz için düne, eskilere gitmemiz gerekiyor. Şöyle bir sert cümleyle başlayacağım:
Kültürümüzde, önemli temsilcilerini M. 9-13. yüzyıllarda yetiştiren felâsife (filozoflar) dışındaki Müslüman ulemanın ürettiği ilimler arasında ahlak yoktur.
Gerekçesini aşağıdaki satırlara ve bir sonraki yazıma bırakarak şimdilik kültürümüzde ilim kavramımın nasıl oluştuğu ve hangi alanları kapsadığı ile başlayalım.
***
Kur’an sureleri ve ayetleri, şartlara ve ihtiyaçlara göre yaklaşık 23 seneye yayıldığı için ilgi alanlarını ve bu arada takriben 1800 ayette yer verdiği 175 kadar ahlak konusunu sistematik ilim yöntemiyle ele alması mümkün değildi. Aynı durum ve gerekçe, anlamları vahiy (vahy-i gayr-i metlüv: [namazda] okunmayan vahiy) sayılan hadisler için de geçerlidir. Kur’an ve hadislerdeki bu kazuistik metod (meseleler ortaya çıktıkça hükümlerin konulması yöntemi) Tefsir ve Hadis kitaplarına da yansımıştır. Bu iki bilgi birikiminin esas dinî ilimlere malzeme üretmek üzere oluşturulduğunu düşünürsek...