Batı Ortaçağında 1000 yıldan fazla eğitim kurumlarına hâkim olan bu anlayış ancak 1500’lerden itibaren sorgulanmaya başlandı. Kısaca kilisenin benimsediği inanç, felsefe ve bilgilerin tartışmasız doğru ve yeterli olduğu fikrine dayanır ve bunların öğrencilere mutlak kabul ettirilmesini hedefler. Bu eğitim zihniyeti günümüzden 1000 yıl kadar önce İslam dünyasına geçti ve özellikle dinî öğretimde halen devam etmektedir. Buna göre eski yanılmaz nesillerce (selef-i sâlihîn, kurûn-i fâzıla) ‘doğrular’ eksiksiz söylenmiştir; bize düşen onları anlamak-anlatmak, okumak-okutmaktır. Böylece geçmişe saygı ve ondan yararlanmanın yerini geçmişi kutsallaştırma ve onu taklit aldı.