Bir önceki yazımda ‘hoca efendi’ modelimizden bahsetmiş; bu husustaki eksikliğimizin, temelde din adamlarımızın eğitimindeki kusurlarımızdan kaynaklandığını belirtmiştim. Bu eğitimin sadece bir din meselesi değil, ülkemizin geleceği için bir varlık meselesi olduğunu düşünüyorum. Buna rağmen İmam-Hatip Liseleri ve İlâhiyat Fakültelerinin hocaları derslerinde öğrencilerinin din adamı olacaklarını genellikle dikkate almazlar; müfredat da bu anlayışla düzenlenmemiştir. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ihmalinin de olduğunu düşünüyorum. Din adamı adayımızın, cemaatin ortasına düşmeden önce hangi sorunlarla karşılaşacağını ve bunları nasıl çözebileceğini, hangi fedakârlıklara göğüs germesi gerekeceğini önceden bilmesi; buna hazır hale getirilmesi gerekmektedir. Mesleki başarıda, okulların verdiği bilgiler yanında, mesleğin icra edilmesi sürecindeki bilgi ve tecrübe birikimi de önemlidir. Bu noktada ciddi bir sorun da baştan sona gözden geçirilip bir sisteme bağlanması gereken Başkanlığın hizmet içi eğitim çalışmalarıdır. Günümüzde cemaatin eğitim seviyesi yükselmiştir. Bu sebeple cami görevlilerinin, cemaatin gözünde saygınlık kazanabilmeleri için sürekli kendilerini yenilemeleri gerekmektedir. Müftülüğüm sırasında ahlâkî tutumları ve sosyal faaliyetlerinin yanında, bilgi donanımı bakımından da yetkin olan din adamlarının hem cami cemaatinden hem de yöre sakinlerinden saygı gördüklerini, model şahsiyet haline geldiklerini gördüm.