İnsanı diğer varlıklardan ayıran üç ontolojik özelliği var: 1. Düşünme/inanma, 2. Konuşma/yazma, 3. Uygulama/amel. Bu üç özelliğini dinin, ahlakın ve hukukun ölçü ve ilkelerine göre iyi ve doğru kullananlar, Kur’ân-ı Kerîm’in tabiriyle “ahsen-i takvîm” (en güzel, en üstün insanî formasyon) kalitesine doğru yükselirler; yanlış ve kötü kullananlarsa “esfel-i sâfilîn” (aşağıların aşağısı) seviyesizliğine doğru düşerler. Bu tanımlar bizzat Kur’an’a ait olduğuna göre, bu ölçülere öncelikle dindar kesimlerin uymaları beklenir. Oysa bu kesimden bazı yazarlar, konuşanlar bugünlerde yine dövüş meydanına çıktılar. Dinî ve ahlâkî görevleri kavgaları yatıştırmak olan ilim ve fikir adamlarının, kavganın içine atlamalarını dindarlıkla nasıl izah edeceğiz? Doğrudur; ihtilaf rahmettir, Hz. Peygamber öyle buyurmuşlardır. Ama hangi ihtilaf? İhtilaf doğrunun ve iyinin ne olduğu üzerine ise; insana ve insanlığa hayır, huzur ve bereket getiriyorsa rahmettir; nefis, gurup, cemaat hesaplarından kaynaklanıyorsa; bireye ve topluma şer, fitne ve huzursuzluk getiriyorsa ihtilaf zahmettir, sıkıntıdır; hem Kur’an ve Peygamber hem de insanın aklı ve tecrübesi böyle diyor.