Diyanet’teki görevim sırasında Bolu’da yapılan bir müftüler toplantısını şimdiki Cumhurbaşkanımız da şereflendirmiş; eski din adamlarımızın toplumsal işlevinden söz etmiş; onların bir aile üyesi gibi evlerin en mahrem köşelerine kadar girebildiklerini, öylesine derin bir saygı, güven ve dostlukla karşılandıklarını hatırlatmışlardı. Bu anlamlı hatırlatma ve bugünkü din adamlarına, bizlere dolaylı ve haklı eleştiri, beni dokuz yaşımdaki çocukluğuma götürdü. “Osmanlı kadını” dedikleri türden bir anneannem vardı. Duldu. Bir oğlu, gelini ve yetişmiş kız torunları vardı. Köyün imamından Kur’an-ı Kerîm okuyordum. Eve dayımın dışında bir tek erkek girerdi: Köyün imamı. . . Sabah erken, anneannem ekmek pişirirken bazen imam gelir, ocak başına otururdu.