Son günlerde bizim mahallede yine fırtınalar koptu: Din âlimi kılıklı bazılarının ipe sapa gelmez fetvaları… Onların peşine takılan yığınlar… Onlara karşı duran çok daha büyük kitleler… Devletin zirvesinden sürpriz mi sürpriz bir “İslam’ı güncelleme” konuşması… Diyanet ve İlâhiyatlara yönelik haklı eleştiriler ve beklentiler… İlâhiyat Fakültelerimizin bildirileri… Hepsini birkaç günde yaşadık. 19. 07. 2017’de Karar’da yayımlanan “Yeni şeyler söylemek lazım” başlıklı yazımdan bir alıntı: “Zamanın ve olguların dönüşüm ve değişimine ayak uyduramamış toplumlarda yenileşme ve gelişmenin şartlarıyla donanamayanlar, yeniliklere ve gelişmeye odaklanamayanlar en iyi bildikleri konuya odaklanıyorlar: İlkel menfaat hesapları, ideoloji ve din üzerinden ihtilaf, kavga, hakaret, kaba kuvvet…” Bu söylediklerimin çoğunu ve “Reis ne yaptın!” diyerek ayılıp bayılanları sosyal medyada izliyoruz. *** Yaygaracılar ve de beyinleri yüzyıllar öncesinin ürettiği sakat bilgilerin çöplüğü haline gelmiş “hoca efendiler” ne derse desin, bir buçuk milyarlık İslam âleminin acı gerçeği orada duruyor. İslam toplumlarının asırlardır din anlayışlarını ve yorumlarını güncelleyememiş olmalarının ürettiği yürek yakıcı devasa sorunlar ortada. Yönetim ve toplumun kahir çoğunluğu bu sorunları çözme sorumluluğunu Diyanet’te ve İlâhiyatlar’da görüyor. Teorik olarak bakıldığında asıl sorumluluk İlâhiyat Fakültelerinindir. Çünkü İlâhiyatlar bilgi üretir, Diyanet de uygular. Fakat fiili durum öyle değil.