Oysa –mesela- İslam’daki farz-ı kifâye ilkesine göre, bir Müslüman memlekette bazı masumlar hak ihlallerine maruz kalıyor, bu veya başka sebeplerle acı çekiyorlarsa diğer Müslümanların bunu önlemeleri zorunludur. Önleyecek yeterlilikte sivil veya resmî, kişisel veya kurumsal bir güç yoksa toplumun hepsi günahkârdır. İslam ülkelerinin çoğunda az veya çok sayıda insan grupları hak ihlalleri, işsizlik, yoksulluk, siyasi baskı, haksız tutuklama, terör, mezhep çatışmaları gibi sebeplerle acı çekmektedir. Bunları önlemek, çağdaş devletin ve sivil toplumun dinî bakımdan da birincil görevidir. Müslüman fikir ve siyaset insanları, klasik İslam kaynaklarından, kendi kültürel damgasını taşıyan bir insan hakları öğretisi ve belgesi oluşturabilir, yasal düzenlemeler yapabilirlerdi. Aşağıda bu kaynaklara örnek olmak üzere, Gazâlî’nin iki eserinden insan haklarıyla ilgili birkaç cümle sunacağım.
***
“Bir insanın herhangi bir ihtiyacı onu sıkıntıya soktuğunda bu sıkıntının giderilmesi (Müslüman çevre...