Çağımızda fiilen sorumsuzluk ve anarşizm üreten bir saptırılmış bireysellik ve özgürlük anlayışı giderek insanlığı kuşatmaktadır. İyilik idealinden yoksun; yönü, ölçüsü ve ilkesi olmayan, maddeci, kişinin çıkar ve haz tutkusu nereyi istiyorsa oraya yönelten, gücü neye yetiyorsa onu yaptıran bir ahlak(sızlık) telakkisi bireysel ilişkilerden uluslararası ilişkilere kadar her alana yayılmakta; insanlığın binlerce yıllık kazanımları olan pek çok erdemi silip süpürmektedir. Bizde son zamanlarda üzerinde çokça konuşulan “ahlak-sız dindarlık” olgusu da bu anlayışın tezahürüdür. Böyle olunca, dilimiz ve kültürümüzdeki birçok ahlâkî kavram da artık kullanılamaz hale gelip ölü kelimeler arasına girmeye başladı. Bu kavramlardan biri de başlıktaki “istikamet”tir. İnsanlar “istikamet” deyince şimdilerde sadece günlük dildeki sıradan anlamını hatırlamakta; “istikameti düzgün” veya “istikameti bozuk” gibi ahlâkî anlamlar zihinlerden silinmektedir. Özellikle yeni nesillere ahlâkî bir modeli de telkin eden bu tür kavramların kullanımına artık nadiren rastlayabiliyoruz. Bu yüzden istikamet kavramının insanlarda oluşturduğu ahlâk tasavvuru, sorumluluğu ve yaşayışı da giderek kayboluyor. Sonuçta dindar olanıyla olmayanıyla insanlarımızın ne hale geldiğini görüyor ve bu durumdan yakınıyoruz. *** İslâmî terminolojide istikamet, “mutlak doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, sadakat” gibi gayet zengin bir ahlâkî muhtevaya sahiptir.