Kamu yönetiminde kayırmacılık (nepotizm, kronizm, patronaj, klientalizm vs.), temelde bir ahlak ve adalet sorunudur. Onun için Hz. Peygamber, bir dava münasebetiyle hatırlı bir kadın lehine araya girme (torpil) teşebbüslerine karşı, hatırlı kişi kızı Fatıma bile olsa, asla ayırımcılık yapamayacağını; geçmişten bir örnek vererek, bunun topsal bir çöküş sebebi olacağını belirtmiştir.
Kâtip Çelebi’nin Düstûru’l-Amel’inden Ahmet Cevdet Paşa’nın Tezâkir’ine kadar pek çok klasik tarih ve kültür kaynaklarımızda yazıldığına göre –cehalet, yenilik karşıtlığı, rüşvetçilik gibi birkaç temel sorunla birlikte- kayırmacılık da Osmanlı’nın sonunu getirinceye kadar üstesinden gelemediğimiz millî bir hastalığımız olmuştur. Bu sorun, eski türleriyle birlikte, ideolojik ve siyasal kayırmacılık biçimiyle modern Türkiye’de de zaman zaman hortlamaktadır.
Ehliyet-liyakat yerine, demokratik sistemin kötü/ye kullanılması demek olan siyasal amaçlı tayinler, ayrımcı yatırımlar, teşvikler, ihaleler gibi kayırmacılıklar, ne İslâmî ne de evrensel ahlak ve adalet ilkesiyle bağdaşır. Böyle kayırmacılıklara gerekçe üretenler ya cahil ya da kötü...