Bir cümleyle belirteyim ki, İsveç’teki Kur’an yakma olayı, bir iğrençlik gördüğünüzde yüzünüzü öbür tarafa çevirdiğiniz, protesto etmeyi bile değmeyecek derecede süfli birinin verdiği süfli bir görüntü; “özgürlük” gibi saygın bir kavramı bu iğrençliğe yakıştıran “aydın” ve devlet kafası daha da süfli!
Kanaatimce bu olay bağlamında anlamamız gereken iki mesele var: 1. Batı’nın, bu olayın arkasındaki tarihten gelen oryantalist zihniyeti; 2. Bizi dönüştürücü-geliştirici bilimsel bilgiden, eleştirel düşünceden ve dünyevi sorunlarla cesurca mücadeleden alıkoyan kendi zihniyet sorunumuz.
1. Basından öğrendiğimize göre İsviçre devleti İncil yakmayı engellemenin, İsveç devleti de Tevrat yakmayı engellemenin bir yolunu buldular. Çünkü iki olayda da yakmaya kalkışan fanatikler Doğulu idi. Demek ki, Doğulunun bu ülkelerin yasalarındaki “fikir özgürlüğü” [!] dedikleri şeyden yararlanma hakkı yoktu. Ama Kur’an’ı yakmaya kalkışan fanatik ırkçı bir Batılı idi. Ve İsveç hükümeti ona polis korumasında “özgürlüğünü” kullanma...