Daha önceki iki yazımda (Karar, 03.04.2023 ve 10.04.2023), kültürümüzde insanın din ve dünya hayatını düzenleyen Kelam ve Fıkıh’ta sistematik bilgi alanı olarak ahlakın yerinin olmadığını açıklamaya çalışmıştım. Halbuki –daha çok Batı dünyasında İslam hukuk felsefecisi olarak haklı bir şöhrete sahip olan- Wael B. Hallaq’ın (Vâil b. Hallâk) tespitine göre Kur’an’ın ahlâkî malzemesi bütüncül bir ahlâkî sisteme, metafiziği de içeren bir kozmolojiye dayanır. Kur’an güçlü bir ahlâkî kozmoloji teorisi sunar. Yani Kur’anî kozmoloji yüksek düzeyde bir ahlâkî öğretiye dayanır; bu kozmoloji hem kalıp hem de içerik olarak ahlâkî bir ağla örülmüştür. Nitekim Kur’an’ın anlatımında bu evrende var olan her şey –faydacı manada olmaksızın- insanın/insanlığın faydalanması için yaratılmıştır. Bu da her şeyin yararlanma – sorumluluk dengesi anlamında bir adalet düzeni içinde yaratıldığını gösterir.
Kur’an’ın anlatımıyla dağların titremesi, denizlerin yarılması, milletlerin birden bire yeryüzünden silinmesi… hepsi de insanın ahlâkî başarısızlığı sebebiyledir. Kâinattaki her şey “belirlenmiş bir zamana doğru akmaktadır” (Ra‘d 13/2 ve başka ayetler). Bu “zaman”...