Milli Eğitim Bakanımız bir konuşmasında “Bu okullarımızı (İmam-Hatipleri) bütün dünyaya evrensel alternatif bir model olarak sunma… vaktimiz geldi” demişler. Konuşmanın içeriğine girerek bir siyasi polemiğe sebep olmayacağım. Bunun yerine genel bir zihniyet analizi yapmayı tercih ettim.
İslam’ın ikinci asrından itibaren Müslüman zihinler, Allah’ın büyüklüğünü kavramak için illa da insanın değersizliğini, vahyin önemini anlamak için illa da aklın ve aklî bilginin değersizliğini kabul etmek gerektiği gibi dince de yanlış ve tehlikeli bir yargıya takılıp kaldı. Bu nedenle dini yücelteceğiz diye felsefe ve bilimi, Allah’ı yücelteceğiz diye insanı değersizleştirdik. Son yıllarda Müslüman dünyada yüreklerimizi burkan kitlesel insan dramlarının arkasında böyle bir sorunlu geçmiş var.
Oysa ki, Yüce Allah, –tam tersine- birçok ayette kendi büyüklüğünü anlatmak için insanın mükemmel yaratılışını delil göstermiş, insanın Allah vergisi sezgisel yeteneği (fıtratullâh) ile doğuyu ve iyiyi bulabileceğini bildirmiş, insan üzerine yemin etmiş (Rûm 3/30; Şems 91/7-10); vahyi anlamak için aklı, fikri, re’yi (kişisel görüşü) kullanmak gerektiğini bildirmiştir. Buna rağmen...