Bu sorunun cevabı erbabınca yazılıp çiziliyor. Benim konum, böylesine uzun süreli ekonomik kriz zamanlarında bile ülkemizin gündeminde yer almayı sürdüren dinî bir problemimizdir; yani tarikat ve cemaat denilen (sözde) “dinî” oluşumlardaki gelişmelerdir.
Geçen yıl Türkiye’nin iş, ekonomi, devlet, siyaset, hatta eğitim hayatında en etkili cemaatlerinden birinin, lüks yaşayışlarıyla insanlara parmak ısırtan şeyhlerinden biri vefat etmiş; cenaze merasimine devlet ve siyaset çevresinden önemli kişiler katılmış, taziye mesajları yayımlanmıştı. Ülkemizde konu din kanalını kullanmak olunca bizdeki bazı siyasetçiler bunu hep yapmışlardır. En çarpıcı olanları da seçimlerin arifesinde siyasilerimizin tarikat önderlerine yaptıkları –son yıllarda sıklaşan- ziyaretlerdir.
Güya siyasilerimiz böyle jestlerle siyasi sonuçlar alacaklarını umuyorlar. Gerçekte ise, ne siyasetçiler ne de başka herhangi bir kimse, bir nidasıyla depremi bile durdurmak, bütün müritlerini kibrit kutusuna sokup ahiret sorgusundan kaçırmak...