Resûl-i Ekrem 632 yılında ifa ettiği hac görevi sırasında bazı hac mekânlarında sayısı yüz bini aşan hacılara konuşmalar yapmış; aralara nidâcılar konarak konuşmaları tüm katılımcıların duymaları sağlanmıştı. İbn Hişâm, İbn Sa‘d, Câhız, Taberî gibi erken dönem İslâm tarihçileri konuşmaların belli başlı kısımlarını derleyip kaydetmişlerdir. Veda ve vasiyet üslubuyla yapıldığı için bu konuşmaya “Veda Hutbesi”, anılan hacca da “Veda Haccı” denilmiştir. Resûlullah, sık sık “Ey insanlar!” diyerek sürdürdüğü konuşmasının bir yerinde “Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız” buyurmuş; muhtemelen bu ifadeden ilham alan İslâm âlimleri -bildiğim kadarıyla- tarihte ilk defa “hukûku’n-nâs” ve “hukûku’l-Âdemiyyîn” şeklindeki ifadelerle “insan hakları” kavramını kullanmışlardır. Her iki ifade kalıbı da benim ulaşabildiğim kaynaklar arasında ilk önce (Magna Carta’dan bile tam üç yüzyıl önce) İmam Şâfiî’nin el-Umm adlı eserinde geçmektedir. Veda Hutbesinde –o dönem toplumunun kültür ve örfünü yansıtan unsurların yanında- ağırlıklı olarak günümüzde “evrensel insan hakları” denilen bazı temel haklar ve sorumluluklar ele alınmıştır. *** Hutbede “Ey insanlar!” hitabının sık sık tekrarlanması, buradaki buyrukların, bireysel ahlâkî ödevler olmasının yanında, toplumsal ve siyasal bir kapsam da taşıdığını, dolayısıyla bunların kamu hukuku için birer ahlâk ilkesi oluşturduğunu gösterir. Hutbede temel haklar ve sorumluluklar sıralanırken can ve mal güvenliğiyle ilgili ödev en başa konmuş; bunların saygın ve dokunulmaz (haram) olduğu açıkça belirtilmiştir. Bazı kaynaklarda bunlara “namus, şeref, itibar” gibi manevi hakları içeren “ırz”a saygı da eklenmiştir. Can, mal ve ırz güvenliğinin ardından emanete riayet buyruğuyla riba yasağı gelmekte, ardından “Zulmetmeyiniz ve zulme boyun eğmeyiniz” denilmektedir.