İslâm’da Allah’a rükû etmek, bir ibadettir. Allah’ın dini, Allah’a rükû etmekle bilinir. Allah’a rükû etmeyenler, etmek istemeyenler, Allah’ın dininden sayılmazlar. Allahû Teâla, içinde rükû bulunan namazı ikame etmeyi bizden istediği gibi, rükû edenlerle birlikte rükû etmeyi de bizden istemektedir.
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin!” (Bakara Sûresi/ 43)
Burada İsrâil oğullarına Peygamber Aleyhisselâm ve onun ashabının kıldıkları bir namaz hatırlatılıyor. Kendilerinin ezip bozdukları bir ibâdet türü değil. Rasûlüllah (sav)’ın Allah’tan aldığı ve pratik hayatta uyguladığı rükûlu ve secdeli bir namaz isteniyor onlardan. Sadece onlardan değil, bizden de isteniyor. Allah için beli bükülmeyen bileklerinin nasıl büküldüğünü bize hatırlatıyor.
Bu âyet-i kerime’de namazla secde, namazla rükû aynı anda zikredilmişlerse o zaman bu secde ve rükû namazdakinden ayrı anlama gelecektir. Çünkü bakın Allah “namazı ikame edin” buyurdu, namazda zaten rükû var ama ayrıca bir de rükû edenlerle beraber rükû edin buyurdu. O zaman buradaki rükû, namazdaki rükû demek değildir. Namazdakinden farklı bir anlama gelecektir. Buradaki rükû: Allah karşısında bel bükün, boyun eğin demektir. Allah’ı dinleyin, Allah’a kulak verin, Allah’ın istediğini yaşayın demektir. Rükû edin; yani Allah karşısında ukalalık etmeyin, Allah’a kafa tutmaya, Allah’a akıl vermeye kalkışmayın demektir. Meselâ “örtünün” denilmişse hemen bu konuda rükûyu gerçekleştirin! “Namaz kılın”, “Çocuklarınızı eğitin”, “Kitapla tanışın”, “cihad edin”, “Hayatınıza Allah’ın istediği biçimde program yapın” denilmişse; bunun manası, hemen uygulamaya koymak üzere rükû edin demektir.
Namazı ikâme edin demek;, namazı kılın demek değildir. Namazı ikâme edin demek;
1- Namazınız hayatınızın direği olsun demektir.