Mustafa Çelik Yeni Akit Gazetesi

Entelektüelizm tapınağında büyüyen putperestler (2)

Fransa kültüründe yer alan entelektüel; hakikatin peşinde değil, kendi hevasının peşinde koşar. Entelektüel kelimesini Müslümanlara mal etmeye çalışan “Batının yeniçerisi”dir, bu...

12 Temmuz 2017 | 150 okunma

Fransa kültüründe yer alan entelektüel; hakikatin peşinde değil, kendi hevasının peşinde koşar. Entelektüel kelimesini Müslümanlara mal etmeye çalışan “Batının yeniçerisi”dir, bu ülkenin vahyi ile münevver hale gelmiş mütefekkiri değildir. Entelektüel, ne âlimin dengidir ve ne de alternatifidir. Kelimenin tam anlamıyla âlimin karşıtı ve düşmanıdır. Entelektüel sayılabilmek yahut akademik unvanlara sahip olabilmek için, onlarca hatta yüzlerce kitap okunur da, neden bu kadar kitabın içerisinde Kur’an bulunmaz? Kur’an hiç okunmaz? Şu ne demiş bu ne demiş özellikle de ‘batılı’ olursa merak edilir de, neden ‘Allahû Teâlâ ne buyurmuş, son Peygamberi Hz. Muhammed (sav) ne demiş’ diye merak edilmez? Batılı filozofların ne dedikleri önemsenir de, sahabe-i kiramın ne söyledikleri neden önemsenmez? Her konuda ahkâm kesenler, niçin hakikatin bilgisine başvurmak istemezler; mutlak gerçekliğin bilgisine sahip olmadan nasıl olur da fikir sahibi olabilirler? Allah’ın kitabından, Peygamberin sünnetinden habersiz yaşayan, bilgisiz kalan âlim olur mu? 

Âlim; kalbini, aklını ve hayatını vahyi ile beslemiş ve vahyin maksadını anlamış şahsiyettir. Âlim; vahyi lafzı, manası ve muradıyla/maksadıyla kavrayan adamdır. Vahiy dediğimizde Kur’an ve sünneti bir bütün olarak kavramak akla gelmelidir. Âlim vahiyden önündeki problemleri çözebilecek nazariyyeler ve kuramlar üretebilen adamdır. İlim malum, kuru amiyane bir bilgi değil. İzmirlinin ifadesiyle, malumât-ı amiyâne değildir. Bugün buna enformatik bilgi deniyor. Gazete, takvim yaprağı okuyarak; internette, sosyal medyada paylaşımları takip ederek elde etmiş olduğunuz bilgi hasılası… Buna enformatik bilgi diyoruz veyahut malumât-ı amiyâne. Popüler bilgi kısacası. Bu bilgi kaynaklı bir bilgi değildir. Bu bilgi sistemli ve belli nazariyyeden beslenen, belli bir nazariyyeye yol açacak, bir bütün olarak hayatı yorumlayabilecek bir bilgi değildir. Âlim bu bilgiyle yetişmez. Velev ki, şu kadar kitap okumuş olsun. Bugünün entelektüelleri bu kabilden sayılır. Entelektüel âlim değil, felsefe çobanıdır. Entelektüel her şeyi okur. Konu hakkında çeşitli yazarları, birbirine çok zıt teorileri, birbirine çok zıt ideolojileri ve bu ideolojilere müntesip olan yazarların yazmış olduğu şeyleri inceler. Bu sebeple karman çormandır entelektüelin kafası. Belli bir sistem içerisinde okuma yapmadığı için kafası karışıktır. Vahiy yerine felsefeyle barışıktır. Âlim sadece bilen ve bilgi üreten adam değildir. Aynı zamanda eylem üreten adamdır. Eylem dediğimiz illa siyasi olmaz. İşte Beyazıt meydanında tezahürat yapmak, yumruk sıkmak değil. Eylem uygulama ve amel yani tavırlarımızdır. Kalp amelinden, içimizdeki hissiyattan tutun, sosyal hayatımıza kadar bütün boyutlarıyla insan olarak ortaya koyduğumuz örnekliğin ve tecrübenin adıdır eylem. Selef dönemi âliminin tanımına baktığımızda, orada ilmin sadece bilgiye hapsedilmediğini, bilginin yanında çok yoğun biçimde bir amel vurgusu olduğunu görüyoruz. Bir kalp vurgusu, haşyetullah ağırlığı olduğunu görüyoruz. Hazreti Ömer radıyallahu anhın bir sözü var: “Bu ümmet için en çok korktuğum kimse, lisanı âlim, kalbi cahil olanlardır.” Hafızasını bilgi ile doldurmuş, dolayısıyla dilinden seller sular gibi ilim akıyor, ama kalbi kupkuru. Kalbinde marifetullah, haşyetullah yok. Kalbi cahil yani. Hazreti Ömer’in ölçeğinde böyle kimse âlim değil, selefin ölçeğinde de keza. Mutlaka hafızaya kazıdığı bilginin o kimsenin yüreğine inmesi gerekiyor. Yüreğinin bütün köşelerine kadar bir itminan olarak yansıması ve bunun gerek sözlerinden, gerek tavırlarından hayata tezahür etmesi gerekiyor. İşte bu kimse âlimdir. Âlim, dinde denge ahlâkına sahip olandır. 

“Entelektüel” kelimesinin İslâm dünyasında yeri yoktur. Çünkü onun vatanı, Fransa’dır. Türkiye’nin son iki yüzyıldır yaşadığı Batılılaşma ve kimliksizleşme buhranına kılavuzluk edenler, kendilerine entelektüel diyenlerdir.

Müslüman imanından koparılmaz. İmanından koparılan Müslüman okunmaz. Bilgisini kendisine saklamayanlar, bilgisini üstünlük kurmak için kullanmayanlar, İslâm dışı söylemleri devam ettirmeyenler, insan geleceğini ve çeşitliliğini tehlikeye düşürecek çeşitli eylemlere ve uygulamalara destek vermeyenler, kitap, sünnet, icam-i ümmet ve kıyas-ı fukahaya dayanarak sorunlar üzerinde çözümler üretip; ürettiği çözümleri paylaşmaktan kaçınmayanlar ve fikirlerini savunmaktan çekinmeyenler, hakikat uğruna her savaşa katılmayı göze alanlar; entelektüeller değil âlimlerdir, Rabbanîlerdir.

İlim, Âlim, Rabbanî gibi kelimeler dindendirler. Entelektüel kelimesini Müslümanlara mal etmek için bu kelimelerin içini boşaltmak, anlam kaybına uğratmak, doğrudan doğruya Allah’ın diniyle oynamaktır. Allah’ın arzında her kim Allah’ın diniyle oynar, şeksiz ve şüphesiz o Allah’ın cehenneminde kaynar!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İslâm vatanda vatanımızdır 20 Kasım 2024 | 60 Okunma Kudüs hür değilse dünya tutsaktır 13 Kasım 2024 | 68 Okunma İslâm ne diyorsa onu yapacağız 06 Kasım 2024 | 178 Okunma Müslümanların bütünlüğü farzdır 30 Ekim 2024 | 178 Okunma Siyonist İsrail’e düşman olmayan insan değildir 23 Ekim 2024 | 71 Okunma