Ezan tahammülsüzlüğü, imansızlık alâmetidir. Hazret-i Bilal’in okuduğu ezan, Müslümanları namaza çağırmanın bir vasıtasıydı öncelikle. Ne var ki anlamı, çağrışımları ondan ibaret değildi sadece. Lafızları ve anlamlarıyla çok derin bir ruh cephesine işaret ediyordu. Esasen ezan, namazdan önce imana çağrıdır. İmansız kalmışlara açılan iman çığırıdır.
Allahü Ekber, Allahü Ekber sedasıyla başlayan bu kutlu çağrı, bir inanç, bir yaşayış ve düşünüş sisteminin anlamlı bir bestede söylenmesidir. Bir mütefekkirimizin benzetişiyle; İslam yahut namaz bir kitapsa eğer, ezan, bu kitabın önsözü, girişidir. Yani İslam’la insanlığa verilmek istenen iman, hayat ve fikir bütününün sunumu, özü, özetidir ezan. Müslüman İslâm ümmetine mensuptur, bunun ötesi yalan.
Ezan en yüksek perdeden tevhidin ilanıdır. Tevhidin ilanıyla birlikte sahte ilahların, azmanların firavunların da idam fermanıdır. Allah yüceler yücesidir; kâinattaki bütün sistemi çekip çeviren O’dur. Allah ulvidir; insan bütün varlığını O’na borçludur. Allah en büyüktür; hayatımızdaki yegâne belirleyici O’dur. Allah azametlidir; dönüp varılacak, huzurunda hesap verilecek tek sığınak O’dur. Yani dört kez tekrar edilen Allahü Ekber nidalarıyla gönüllerimiz, bütün sahte put ve fetişlerden arındırılmak istenmiştir. Şâirimizin: “Bu ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli” dediği gibi, tekbirlerden sonra şehadetler gelmektedir. Dinin temeli, iman kapısından girişin ilk adımları olan şehadetler, ezanla birlikte, günde beş kez mü’minin ağzından tekrar edilmektedir. Ezanı okuyan mü’minin sesi, imanın sesidir. Ezana müdahale etmek, imanın sesine müdahale etmektir. Allahû Teâla buyuruyor:
“Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu, şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır. ” (Maide Sûresi/ 58)
Ulemadan Sûddi’nin rivayetine göre Medine’de bir hıristiyan varmış, müezzinin “Ben şahitlik ederim ki, muhakkak Muhammed Allah’ın Resulüdür” dediğini işittiği zaman “Allah yalancıyı yaksın” dermiş. Bir gece hizmetçisi elinde bir ateş ile odasına giderken bir kıvılcım sıçramış, hane halkı da uykuda imiş, derken bir yangın çıkmış, hıristiyan da bütün âilesi ile beraber yanmış gitmiş, bu âyet de bunun üzerine inmiştir. Böyle (ezanla oynayan, alay eden) halk için ibret olsun. (Hak Dini Kur’ân Dili/M. Hamdi Yazır, C: 3, Sh: 299, İst/ 1997; el- Cami-u Li Ahkâmi’l Kur’ân/İmam-ı Kurtubî, C: 8, Sh: 74, Beyrut/ 1965) Rasûlüllah (sav) buyuruyor: “Belâ ağızdan çıkan söze bağlıdır!..” (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 110) Ezan hakkında kasden ve taammüden ortaya konulan lakırdı, kişinin hayatını yaktırdı.