İnsanları Allah’a davet etmek bir ibadettir. Her ibadetin bir tertibi, bir terbiyesi olduğu gibi, davet ibadetinin de bir tertib ve terbiyesi vardır. Nice davetçi vardır ki, tertipsizlik ve terbiyesizlikten kaybetmektedir.
Allah’a davet imanla başlar, hikmet ve mevi’ze-i hasane ile devam eder. Rabbimizin emri bunu gerektiriyor: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et…” (en-Nahl Sûresi/ 125) diyen Rabbimiz’in çağrısına, peygamberler ve O’nun yolunda gidenler; insanları ilim ve hikmetle, iyilikle, hayırla, yumuşaklıkla, tatlı dil, güler yüzle, nâzikçe İslâm dînine davet ederler. Ancak bu iş; herkesin anlayacağı dilden, seviyesine göre, hikmetle konuşarak yapılmalıdır. Genelde İslâm coğrafyasında, özelde ise ülkemizde Allah’a daveti imanla başlatıp hikmet yerine hikâye ile devam ettirenler, hikâye oldular. Nerede bir cahiliyye çukuru varsa oraya doldular.
Hikmet Allah’ın bir nimetidir herkese nasip olmaz. Allah onu dilediğine verir. Hikmetle iş yapmak, insanları hikmetle Allah’a davette bulunmak, Allah’ın emrine uymaktır. Nakîb Attas...