Allah’ın arzında Müslüman meşru insandır. Müslümanın meşru olmayanla işi olmaz. Gayr-i meşru olanla meşgul olan Müslüman kalmaz.
Biz Müslümanız bir tek İslâm’la mükellefiz, İslâm’la mukayyediz. Çünkü biz İslâm’a teslim olmuşuz. Aksi takdirde Müslüman olamayız. Böyle bir durumda yaptıklarımızın Allah katında bir değeri olmaz. Rabbimiz buyuruyor:
“Kim İslâm’dan başka bir din (nizam, sistem) ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Âl-i İmran Sûresi/ 85)
Hilafetin ilgasından bu yana Avrupa ne diyorsa onu yapıyoruz. Müslümanların Birliğine değil, Avrupa Birliğine girmeye çalışıyoruz. Başımıza gelen belaların ana sebebi budur. XIX. ve XX. Yüzyıllar İslam toplumları için tam bir helaket ve felaketler asrı olmuştur. Çünkü bu asırda Kur’an’ın etrafındaki surlar olan Hilafet ve Saltanat-ı Osmaniye lağvedilmiş, medreseler, tekkeler, zaviyeler kapatılmış, ezan ve kamette ismüllah yerine başka isimler konulmuştur. Kısaca kudsi kaynaklarda deccal ve süfyan olarak nitelendirilen...