İnsanların renklerine, ırklarına ve
servetlerine göre ayrıma tabi tutuldukları Mekke şirk toplumunda
Yüce Allah ferman buyurduğu âyetle bir kölenin, Mekke
ve Medine’nin asilzadelerinden daha aşağı olmadığını
haber veriyordu:
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden
yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve
kabilelere ayırdık. Gerçekten Allah katında sizin en değerliniz,
O’ndan en çok sakınan (takva üzere) olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah
alim ve haberdardır.” (Hucurat 13). Dinimize göre üstünlük
kriteri ‘Takva’dır. Delili de bu âyet-i
kerime’dir. Takva ise; küfürden, şirkten, tuğyandan, günahtan
sakınma, her işte Allah’ın hükmünü ve hâkimiyetini esas almak
şuurudur. Denilir ki bu ayet bir köle ile Hz. Peygamber (s.a.v.)
arasında geçen bir olay üzerine inmiştir. Ulemadan Vahidi (Rh.a.)
bunu şöyle anlatıyor: “Hz. Peygamber bir gün Medine’deki çarşıya
uğradı. Orada bir köle satılıyordu. İslâm köleciliği kademeli
olarak kaldırmak için bazı suç ve günahların kefareti olarak köle
satın alıp azat etme yöntemini getirdi. Zira kölecilik güçlü bir
sektördü ve mücadele etmeyi gerektiriyordu. Köle satılırken şöyle
bağırıyordu:
“Beni satın alacaktan bir isteğim var. Bir şartım var. Alıcılardan biri sordu. Şartın ne? Köle şöyle cevap verdi: ‘Beni satın alacak kişi, benim Hz. Peygamber’in ardında namaz kılmama engel olmayacak.”
Adam da bu şartı kabul etti ve köleyi satın aldı. Köle gerçekten de 5 vakit namazı Hz. Peygamber’in ardında kılıyordu. Efendimiz de onu görüyor ve seviniyordu. Bir gün köleyi göremedi. Sahibine sordu. Kölen nerede? Adam şöyle dedi: Köle humma hastalığına yakalandı.
Hz. Peygamber bunu duyunca arkadaşlarına; kalkın köleyi ziyarete gidelim buyurdu. Hep beraber gittiler. Halini sordu. İlgilendi. Aradan birkaç gün daha geçince efendimiz kölenin sahibine yine sordu. Kölenin sağlığı nasıl diye. Adam, ölümü yakındır cevabını verdi.
Efendimiz yine kölenin evine gitti. O esnada köle son nefesini veriyordu. Efendimiz (s.a.v.) kölenin her şeyiyle ilgilendi. Köle vefat edince hazırlanmasını techizini, kefenlenmesini, yıkanmasını üstlendi. Hatta mezarını kazdırdı ve gömülünceye kadar yanından ayrılmadı.